Halil Cibran Müzesi

Beyrut gezisi sırasında şehrin kuzeyindeki karlı dağlarda mükemmelce konuşlanmış kayak merkezlerini gezdikten sonra Halil Cibran müzesine geldik. Dağın yamacında asılmış gibi duran heybetli bir yapıydı burası. Eskiden manastırmış ve ünlü şair öldükten sonra buraya gömülmek istemiş.

İtiraf edeyim ki müzeye gitmeden önce Halil Cibran’in hiçbir yapıtını okumamıştım. Eserlerinden türeyen, kesip yapıştırma usulüyle dağıtlan Internet makaleleri okuduğumu hayal meyal hatırlıyordum. O gün müzeyi gezerken düz yazılarından çok şiirleriyle ünlü olduğunu öğrendim. Halil Cibran, Shakespeare ve Lao-Tzu’dan sonra her dönemin en çok satan şairiymiş.

Cibran’ın en iyi bilinen eseri 20 dile çevrilmiş olan The Prophet. Amerikan baskısı 9 milyon kopye satmış. İçinde evlilikle ilgili bir bölüm var ki 60’lı yıllarda hemen hemen bütün düğün törenlerinde okunurmuş. The Prophet’in İngilizce basımına göz atmak için kitapçıya gittim. Kitap ilim-irfan sahibi bir adamın ülkesinden ayrılmadan önce geridekilere bırakacağı bilgelikle ilgili bir hikayeyi anlatıyor. Hayat, aşk, ölüm, evlilik, çocuklar ve yaşama ait herşeyi içeriyor. Internette The Prophet’ten alıntılara göz atmaya devam ettim. Yaşam sanki fazla basit anlatılıyor gibi geldi. Sanki hayat daha zor.. Ne dersiniz? Eğer yaşam oradaki gibi duru ve basit bir ırmak misali akıyorsa ben mi zorlaştınıyorum? Belki de ünlü düşünür haklı! Hayatı basit yaşamalıyız.

Daha önce söylediğim gibi ben hiç Cibran okumamıştım. Müze ziyaretinden sonra the Prophet’i kitapçıda kahve içerken gözden geçirdim. Daha sonra müze ziyaretinin şerefine arkadaşım Özlem, Ermiş & Gezgin başlıklı bir Türkçe çeviri gönderdi (Parşömen Yayınları). Kitaba büyük bir heves ve iştahla saldırdım. Ama nafile! Berbat bir çeviriydi. Yabancı dil bilen herkes çeviri yapamaz! Çeviri yapmak hem beceri hem de sanattır. Eğer bir kitabı cümle cümle çevirirseniz sadece o dili bildiğiniz anlaşılır, kitabın artistik, sanatsal ve edebi yanını yüzlerce bıçak darbesiyle katletmiş olursunuz. Bu çeviri ünlü bir düşünürün eserini katletmişir, kötü bir çalışmadır. Kitap hiç bir anlam ifade etmemektedir.

Müze, Kuzey Lübnan’da bulunan Bcharre şehrinde enfes bir dağ yamacında konuşlanmış. Bu güzel yapıya geniş merdivenlerle çıkılıyor ve hoş manzaralı bir balkonda buluyor insan kendini. Solda dış kapıdan içeri girişte küçük bir odada ünlü edebiyatçının kitapları sergilenmiş. Değişik dillere çevrilmiş eserlerini ve müzeye ait detaylı kitapları buradan almak mümkün. Daha sonra odalara yöneldiğimde büyük bir şaşkınlıkla “düşünür, şair ve yazar olan Cibran’ın” ressam da olduğunu gördüm. Odalar Cibran’ın karakalem ve boyama resim çalışmalarıyla doluydu.

İki katlı yapıda odalar odalara bağlanırken her odanın resim ve boyama çalışmalarıyla dolu olduğunu hayretle gördüm. Ziyaretçiler müzeden çıkmadan önce en alta, bodruma inebiliyordu. Burada hiç beklemediğim bir sürprizle karşılaştım. Tamamen taşlardan oyulmuş duvarların birinde bir mağara oyuğunun içinde tabut vardı. Cibran’ın buraya gömülmüş olduğunun işareti olan bu tabutun ötesinde şaire ait birkaç özel eşya da bulunuyordu.

Her ne kadar girişte fotoğraf çekmemem tembihlendiyse de böyle gizemli ve spiritüel bir ortamı okuyucuya taşımamın bir görev olduğunu düşündüm. Odalarda her köşede kamera olmasına rağmen birkaç fotoğraf çektim (lütfen siz bunu denemeyin çünkü çıkışta yüzünüz kızarabilir!) Sevgili arkadaşım Figen, çıkışta tanınmayım ve yüzüm kızarmasın diye, bana kendi montunu verdi. Saçlarım içeri girdiğimde topluydu, çıkarken saldım. Çıkışta tanınmamak için büyük çaba harcadım. Neyse ki tanınmadım ve fotoğrafları kurtardım ama epey helecan yaşadım. Dediğim gibi siz böyle bir şey yapmayın. Kimseye kötü örnek olmak istemem! Kendime not: “Fotoğraf çekme” dedilerse fotoğraf çekme!

Bu müze hem yapı olarak hem de bulunduğu göz kamaştırıcı doğa bakımından öyle çekici ki Cibran’ın ABD’ye ilticasından yıllar sonra Lübnan’a dönüp burada yaşamak istemesine şaşmamak lazım. Ve tabi buraya gömülmek istemesine de. Halil Cibran müzesini görmek, duvarlara dokunup odaları gezmek, yüzlerce edebi ve sanatsal eserinin varlığını bilmek bir ayrıcalıktı!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

3 thoughts on “Halil Cibran Müzesi”

  1. sevgili Fatos
    bence tek kitaba takılıp okumaktan vazgecme, türkceye cevrilmis bir cok kitabı var
    ben bir CIBRAN hayranıyım
    beni bu müze iel tanısıtrdıgın bu resimleri tüm cesaretinle bizimle paylastıgın icin cok tesekkürler
    sevgiler….

  2. Sevgili Fatoscugum,

    Piril piril gunesli bir gunde Cibran’in evinden, muzesinden manzaralar ile renk kattin bizim gunumuze, cok tesekkurler. Bizde seninle gezmis kadar olduk, ellerine kalemine saglik. Cibran’in diger yeteneklerini ogrenmek gercekten cok iyi oldu. Renkli gunlere!….

  3. Bu güzel sunum için çok teşekkür ediyorum.Sevgiler

Comments are closed.