Pinhan – Elif Şafak

Pinhan Elif Şafak’ın 1998’de yazdığı ilk romandır.

O yıllarda işlediği “çoklukta teklik bulmak” olgusu yıllar sonra Aşk romanında da derinlemesine işleniyor. Pinhan ve Aşk’ı karşılaştırmak niyetinde değilim ancak her iki kitapta da anlatılan hikayler imbikten süzüldüğünde geriye kalan “Bir olmak yerine Tek olmak” dürtüsüyle hareket eden toplumların düştüğü yanılgının yansımasıdır.

Pinhan parçalanmışlık ve ayrılmışlığın romanıdır. Gönül okşayan tatlı hikayelerle eski İstanbul yaşamı hem iğneli hem de nükteli bir dille anlatılırken yüzlerce yıl önce insan zihnini ve ruhunu meşgul eden şeylerin bugünkünden pek farklı olmadığına dikkat çekilir. Ancak eğer içiçe geçmiş, kimi zaman nerede biteceği belli olmayan yoğun hikayelerden hazetmiyorsanız kitabı takip etmek zor olabilir. Buna bir de yazarın bolca kullandığı Arapça ve Farsça kelimeleri de eklerseniz ağır ve anlaşılmaz gelebilir.

Roman Dürri Baba tekkesindeki çilekeş dervişlerin mistik yaşantılarıyla başlar ve zıtlıklarla ayrılmışlıklar derinlemesine anlatılırken keyifli hikaye halkalarının birinden çıkılıp diğerine geçilir. Roman kahramanı Pinhan ne erkektir ne de kadın. Aslında hem erkektir hem de kadın. Hava karardığında içi daralan, hiç kimseyle sırrını paylaşamayan, çözümü meçhul bir hikaye peşine düşerek şehr-i İstanbul’a gitmekte gören Pinhan ikibaşlıdır.

Pinhan gibi Hokkagülü İfakat ve Karanfil Yorgaki de ikibaşlıdır. Sidikli Safiye ile kadim dostu Hoyrat Hacer’in sergiledikleri komşuluk ve diyaloglar da ikibaşlı bir ilişkinin gizliden sunumudur. İstanbul insanlarının kendinden farklı olandan korkması fakat aynı zamanda merak etmesi, kınaması fakat saygı duyması da ikibaşlılıktır. Zıddıyla tabir bulan rüyalar, Pinhan’ın tutulduğu rüzgarlar, girip çıktığı kapılar ve “az gidip uz giderek” vardığı mahalle de ikibaşlılığı temsil etmektedir.

Pinhan’ın çıktığı yolculuğun sonunda ulaşacağı mahalle, sokak araları, çarşı, pazar ve esnaf yaşamı teatral bir dille rengarenk anlatılmıştır. Mahalleli emanete ihanet etmiştir, başına gelen türlü cefaya bir süredir katlanmaktadır. Derdine deva aramaktadır. Bu sırada görülen ak karınca, sakinlerinin uzun süreli suskunluklarına son vererek çözümü aramalarına yol açar. Ak karınca iyiyi ve güzeli simgeler, dolaylı yoldan kurtarıcıyı fısıldar.

İnsan için ikibaşlılık utançla gelen öfkedir! Dışarıya öfkeyle hücum ederken içini görememek ve kendini layıkıyla keşfedememektir. Toplum için de ikibaşlılık öfkedir. Öfke bölünmüşlük, parçalanmışlık ve ayrılmışlık getirir. Öfkeyi öfkeyle bastırmaya çalışmak kanı kanla yıkamak gibidir. Çözüm ise zıtlıklarda zenginlik, çoklukta teklik bulmak olmalıdır.

Envai çeşit halkalarla süslenmiş bu kitap şifa sunmaktadır: içiçe geçmiş halkaların renk, desen, çeşit, boyut, doku ve kıvam cümbüşü son tahlilde şifadır. Her yaştan, her fıtrattan, her dinden, her mezhepten, her renkten insanın kabul görmesi ve bir vücutta kaynaşması sentezlenmiştir.

Pinhan’ı okurken, Elif Şafak’la İhsan Oktay Anar ve Sema Kaygusuz arasında ortak edebi noktalar hissettim. Her biri severek okuduğum birer yazar olduğundan, bu üç-başta teklik gösteren güzide noktalar estetik hazlar verdi.