Alex, O Sen misin?


Nedense erken çekilmiştim o gece yatağa.. Uyumakla uyuyamamak arasında, yattım kaldım. Bir yandan uyanık hissederken, öte yandan derin uykudaymış gibiydim. Alex’e, “o sen misin?” diye sormak istedim ama sesim çıkmadı.

Salondan rahatsız edici sesler geliyordu. Ya TV açık kalmıştı, ya da Alex odasından aşağı inmişti. Belki de salonda kendi başına TV seyrediyordu. Aklımda salondan gelen o rahatsızlık verici seslerle öylece yattım. Uyudum mu, bilmiyorum. Kalkmaya uğraştım ama kalkamadım. Elimi, kolumu kaldıramadığım gibi bir taraftan bir tarafa bile dönemedim.  Bir ara gözlerimi açtım. Salondan gelen ses hala oldukça yüksek ve ürkütücüydü. Bu kez beni tutup yatağa yapıştıran güçten zor bela kurtuldum. Kalktım, salona dağru, ne bulacağımı bilemeden, ilerledim.

O sırada aklımdan Alex’in odasında olabileceği ve böyle yüksek sesle oyun oynadığı için haşlamak düşünceleri geçti. Belki farkında bile değildi sesin aşağı, benim odaya kadar gelebileceğinden. Salona yaklaştıkça anladım ki sesler yukarıdaki odadan değil, aşağıdan, yani salondan geliyor. Düşündüğümün tersine TV açık değildi ama duvarlarda ışık oyunları vardı. Tüm oda zifiri karanlığın içindeydi ve ortama üç renk hakimdi: Siyah, beyaz ve parlayıp sönen grinin tonları.

Demek Alex gecenin geç saati, ben yattıktan sonra, aşağı inmişti. Karanlık salonda, kanepenin tam ortasına oturmuş oyun oynuyordu. Elinde ya telefon, ya iPad ya da laptop vardı. Kanepeye arkadan yaklaştığım için, oldukça yüksek arkalıklı kanepede oturan oğlumun elinde ne olduğunu göredmedim. Birden durdum oracıkta. Sanki çakılmıştım. Alex’e seslendim ama yüzünü göremedim. Görebildiğim tek şey zifiri karanlık odada duvarlarda dans eden şiddet ışıklarıydı.

Vurdulu kırdılı, şiddet dolu oyunlara özgü sesler çınlıyordu. Silah sesleri, bombalar, fişekler, makineli tüfekler, tam otomatik, yarı otomatik her çeşit kesici ve öldürücü silahtan gelen dehşet verici sesler.. Onlar susunca duyulan diğer patlamalar, daha çok ve daha azgın şiddet! Oyundan yükselen ışıkların beyazdan siyaha, alaca bulacadan griye dönüşmesi odanın duvarlarında daha da devleşiyordu. Korkunç bir gürültüye eşlik eden ürkünç ışıkların yarattığı tekinsiz bir hal vardı odada. Kanepenin arkasına biraz yaklaşarak bu saatte burada ne yaptığını sordum. Bana yüzünü dönmeden hatta başını bile kaldırmadan, hiç birşey yapmadığını söyledi. Sesinde “Ne diye kalktın? Uzaklaş!” der gibi bir tonlama vardı.

İçim rahatlamıştı. Gürültü yapan Alex’ten başkası değildi! Olsun oğlumdu ve gürültü yapabilirdi. İçim rahatlamıştı. Onu gördüğüme sevinerek yatağa geri döndüm.

Birden Alex’in bana bakmadığını, benim de onu görmediğimi düşündüm. Bunu yatağa yattığımda algılamıştım. Kiminle konuşmuştum? İngilizce mi konuştum? Türkçe mi? O Alex miydi? Kimdi o? Bir erkek sesiydi. Emin olmadığım şey onun Alex olup olmadığıydı. İtiraf ediyorum: Tekrar salona gitmek fikri beni dehşete düşürmüştü. Orada oturan Alex değilse, belki de yukarıda odasında uyuyan sevgili oğlum Alex’in hayatı tehlikedeydi. Kimdi salonun ortasındaki yabancı?

Kim olacak o Alex’ti.. Hayır Alex değildi, bir yabancı vardı evimde. Ya Alex’in hayatı tehlikedeyse. Kıvrıldım, yattım.  Hiç utanmadan! Oğlumun hayatı tehlikede olabilirdi ve ben yatağa geri girmiştim. Kendimi uykuya zorlamadan önce, bu kez, dua edip uyuyacaktım. Aklım Alex’teydi. O Alex miydi? Hala kendi evimde bir yabancının varlığını düşünüp korkuyor ama hareket edemiyordum. Alex’in hayatı tehlikede olabilir miydi? O insan daha kaç saat oturacaktı orada. Oturacak mıydı? Ya artık sesler gelmiyordu, ya da ben derin uykuda olduğumdan salondan ses duymuyordum.

Sabah kalktığımda hemen salona gittim. Salonda kimse yoktu, eşyalar yerli yerindeydi. Yukarıya, Alex’in odasına, çıktım.  Günaydın dedikten sonra ilk sorduğum şey neden dün gece karanlıkta aşağı indiğiydi. Neden gecenin bir yarısı yüksek sesli oyun oynadığıydı. Neden odanın ışıklarını açmadan orada tek başına oturduğuydu.  Alex “Anne, acaip bir rüya görmüşsün. Ben dün gece hiç aşağı inmedim. Karanlıkta yüksek sesli oyun felan da oynamadım. Kiminle konuştun bilmiyorum ama o ben değildim” dedi.

Şimdi Alex ile konuştuğumdan kesinlikle eminim. “Hayır, Alex.. O sendin” dedim..

Odanın o ürkünç hali hala gözümün önünde. Alex’in oyun oynarken rahatsız edilmek istemeyişini hissettirdiği ses tonuyla konuşması kulaklarımda.. Doğru söyle Alex, o sen miydin? Tamam anladım.. Cadılar bayramı yaklaşıyor ve bu bir şakaydı. Asıl soru: Alex yapmadıysa, bu şakayı kim yaptı? Şaka mıydı? Kabuslarım!