Hasret’inden Mektuplar

İyi bir aşk mektubu yazmak kolay değilmiş. Ne söyleyeceğini bilmeden başlanırmış, ne söylediğini bilmeden bitirilirmiş. Al renkli mürekkebimden damlayan mektuplar da işte öyle.. Yüreğimin lime lime olmuş köşelerinden gelen sökün sökün acılar. Ne söylediğimi bilmeden başlarım, ne söylediğimi bilmeden bitiririm. Belki sana dokunmaz ama, beni bir anlayan bulunur.
Ne demişler? Gönül dipsiz hazneymiş.

Kimi zaman kıpırtısızlıktan haz alır, kimi zaman dost şefkati ararmış. Kimi zaman rengarenk açar, kiminde karalara bürünürmüş.
İncindiğinde yaprakları pörsümüş güle dönermiş, solarmış. Bir küçük gönül nağmesi duymaya görsün, gonca gibi açarmış.
Gönül ararmış yarısını. Gönül ararmış yarini. Bu gönül de bulduğunu sanmış yari. Vurulmuş birine, o biri de vurmuş yüreğinin bam teline. Bir de bakmış çölde serapmış yar. Geç bulmuş tez kaybetmiş. Ve gün gelmiş ozan olmuş, vurmuş mürekkebin dibine.

Gayri ne Hasret iflah olur, ne de yar rahat yüzü görür bu alemde.
İşte o Hasret’im ben. Ona hasretim ben. Bundan böyle yazar söylerim ben.

Hasret’inden.