Gönül Mektupları

 

Gönül defterimin sayfaları ucu yanık mektuplarla doldu. Bazan öfke kustu gönül, bazan özlemle coştu. Gönül bu, sana söyleyemediğim şeyleri satırlara doldurdu.

Gönül ne vefakarmış! Ne dayanıklıymış! O ne sebatkarmış! Onca ıstıraba ses etmedi; gündüz ayrı katlandı gece ayrı kanadı.  Bir ömür boyu acıyan yaralara hiç ses etmeden katlanacağa benzer. Meğer gönül ne vefalıymış.. Her çaresizlikte yanıbaşımda tek o vardı.

Yazdığım her harfte adeta yeniden ve daha derinden kanadı içim dışım. Gönül her seferinde usulca kıvrılırdı kendi içine.. Gömüldü hıçkırıklara. Sonunda gönül sayfaları al al oldu. Bir de baktım, gönül acıya meftun oldu, al renkli mürekkepten ayrılamaz oldu.

Mektuplarımı okursan eğer;  dağlanmış bir yürek göreceksin. Bazı mektuplarıma bakmaya çekineceksin çünkü göz göz olmuş yaralar bulacaksın. O zaman bil ki al mürekkebim haddini aşmış,  sayfalara taşmıştır. Her mektup biraz kırışık gelecek gözüne. Mektuplar bittiğinde her birini sıkıca bastırdım bağrıma. Teker teker mühürledim dudaklarımla. Yeniden okudum, katladım, birer mühür daha koydum en sonuna. Yazdıkça biriktirdim bir kenarda. Velhasıl, mektup diyemem onlara. Her biri ağıt mürekkebiyle yazılmış sayfalar oldu, bir romanı doldurdu.

Mektuplarımda ben var, sen var, sanrılardaki biz var. Hepsi al mürekkebe, kara yazıya durmuşlar.  Bazılarında kalp sızısının oya oya işlediği kenar süsleri var. Buruşuk olanlar da var ama aldırma! Bir anlık öfkeye takılmış çaresizlikle tortop ettiklerim onlar.. Sonra yeniden açıp yazmaya devam ettiklerim.. Yanmaktan küle dönmüş zavallı yüreğimin yanında, kırışık bir iki parça mektubun ne önemi var deyip yazmaya devam ettiklerim. İki tanedir onlardan, bilemedin üç..

Seni, beni, bizi, bizsizliği, sensizliği ve benim bende kayboluşumu yazdım.

Bitmedi.

Bitmeyecek.

Desteledim mektupları.. Postaya atılmaya hazır. Kafamla kalbim arasında kaldığımda; postaya mı atsam çöpe mi atıp kurtulsam diye düşündüğüm de oldu.. O zamanlar hep yüreğim galip geldi.  Öyle zamanlarda yüreğim kafamı günlerce lanetledi.

Hüzüne batırılmış, efkarla yoğrulmuş, hasrete bulanmış, ağularla tatlandırılmış mektuplarım zarflandı, yürek ülkemin puluyla pullandı. Tekrar tekrar okumamak için  üstüste dizdim, bağladım sıkıca, koydum bir kenara.  Bir de baktım bir arpa boyu yol bile gidememişim. Tutamadım onları.. Yola koyuldular.. Kim bilir? Belki de beni ebediyyen iyileştirmek için yola çıktılar.. Gönül mektuplarım onlar..

//Hasret’inden.