Hayat kitabının satır araları

satc4b1r-arasc4b1

Arayışlar, bekleyişler, seçimler ve hayatın tatları

 

Yaşam sürerken hangimizin arayışları, beklentileri, yanlış seçimleri olmadı ki?

Hangimizin soruları, öfkeleri, kırgınlıkları olmadı ki?

Peki ya, bu öfkeler, kırgınlıklar neye çare oldu?

Yaşamı şurasından burasından tutup irdelemek istedim biraz.

 

Yaşam ne demektir?

Yaşam bana göre devinim demektir.

İnsanoğlunun, insankızının bu devinim karşısında olduğu yerde kalabilmesini beklemek yanlış olur diye düşünenlerdenim.

İnsan ömründeki olaylar karşısında duruşların, seçimlerin, beklentilerin değişkenlik gösterdiğine sizler de tanıklık etmişsinizdir.

Yol ayrımlarına gelindiğinde, yönlerin seçilmesinde de hatalar yapılabilmektedir. Çoğu kez de arabesk tavırlar ön planda çıkmaktadır birçok kişide. Aklın ön planda tutulması gerekirken duygularını ön plana getiren kişiler yanlış seçimlerinden dolayı yine hayatı ve etrafındaki kişileri suçlamaktadır. Böylece kısır döngü sürüp gitmekte, kronik mutsuzlukla yaşamaya devam edilmektedir. Sürekli geçmişle ilgili söylemlerin ve durumların arkasına saklanıp kendinde değişim gerektiği halde hiçbir çaba harcamadan bir şeylerin değişmesini, isteklerinin önlerine altın tabakta sunulmasını beklemeleri hayalcilikten başka bir şey olmasa gerek.

Oysaki hayat kitabının satır aralarını doğru okuyabilenlerin doğru yönü seçebilmiş olması sürpriz olmamaktadır.

 

Aklımızın ve iç sesimizin söylediğini duymazlıktan gelip gösterdiği yönden farklı bir tarafta yürüyüp de doğru olanı bulmaya çalışmakla geçer çoğu kişinin ömrü.

Hayattan ısrarla gelmesini beklediğimiz cevaplar vardır.

Peki, ya doğru soruyu sormadıysak?

Aslında hayattan cevap beklemeden de iç sesimiz bize cevabı çoktaaannn vermiştir de biz bir türlü anlamamışızdır.

Neden mi? İnatlaştığımız için.

Anlamaya çalışsaydık, anlayabilseydik ne o koskocaman hatalarımız olurdu ne pişmanlıklarımız.

Yaşamı daha güzel, daha pürüzsüz, daha huzurlu yaşayabilmek zor değil. Yeter ki o iç sesimizle inatlaşmayalım.

Yaşamımızda kayıp olduğunu zannettiğimiz parçalar da burnumuzun üstünde olduğu halde dört bir yanda aradığımız gözlüklerimiz gibidir.

Bazen de tuz yerine karabiberi fazla olur hayatın. “ Tuz biber olmak “ diye bir deyim vardır ya, kimi insanlar tuz, kimileri biberdir, ancak her ikisinin de dengesizliği, fazla olması zarar verir.

Yine de ne tuzsuz, ne bibersiz kalmayın derim.

 

Tadınız tuzunuz yerinde olsun.

 

Müşerref Özdaş