Gizli Kamera Şakası

Geçen hafta bir sabah tam 7:26’da ofisteydim. Ofis dediysem kendi ofisim değil, bir başka coğrafyadaki bir başka ofis.. Ve belki de bu size şaka gibi gelebilir.. Bana ise gizli kamera şakası!

O yöredeki insanlar gulugulu gulu gulu diye bir lisan konuşurlar :-\ Bildiğim bir dildir ama günlük lisanım değildir. Ülkeyi de bilirim ama orada yaşamam. Ofistekileri de bilirim ama o ofiste hiç çalışmadım. Daha önce birkaç kez bulunduğum bu ofise erkenden girmemin nedeni orada bir konuşma ve eğitim verecek olmamdı. Herkesten önce oradaydım çünkü alet edavatı gözden geçirecek, herşeyin yerinde olup olmadığını kontrol edecektim. Kapıdaki görevliye daha önce bana verilen kartı gösterdim, elektronik geçerliliğini kontrol etti ve beni binadan içeri aldı. Gideceğim ofisi ve toplantı salonunu iyice tarif etti. Ben yukarı çıkmak için asansör beklerken dönüp baktığımda uzaktan uzağa yeniden selamlaştık.

Toplantı saat 9:00’da başlayacaktı ve benim her türlü elektronik cihazı kontrol etmek için yeterli vaktim vardı. Kullanacağım elektroniklere, dijital aletlere, internet bağlantılarına, serverlere ve mümkün olan herşeye bakmalıydım.

Benden başka en az iki kişinin daha ofiste olacağını biliyordum. Salona girdiğimde iki erkek vardı; harıl harıl çalışırken bir yandan da iş konusunda mülahaza ediyorlardı. Böylesine işe dalmış olmaları için kim bilir kaç saattir burada bulunmuş olacaklarını düşünmeden edemedim. Beni görünce kısaca selamladılar, bir gece önce bilgisayar ve server sorunları yaşandığını ama herşeyin şu an normale döndüğünü, işi bitirmek üzere olduklarını söylediler. Saat 7:36 itibariyle ikisi birden işi bitirdiklerini söyleyip ayrıldılar. Biri salonun batı yakasındaki kapıdan, diğeri doğu yakasından çıkarak gittiler. Bu devasa ofis ortamında tek başıma kalmıştım. Kısa bir şaşkınlık geçirdim. Uzun şaşkınlığa vaktim yoktu!! İşe koyuldum.

Normalde toplantılardan ya da eğitimlerden önce yapmam gereken kontrolleri son dakikaya bırakmam ama bu kez havayollarının azizliğine uğradım. Bağlantılarım bitek bitek gecikince, sonuncusu da iptal olunca gideceğim yere 13 saat geciktim. Gecikmenin sonucu yoruldum. Yorgunluk uykusuzlukla kucaklaştı. Otel odasına kendimi atmamla, sabah 5:30’da uyanmam arasında sadece 2.5 saat vardı. Dolayısıyla konuşma yapıp eğitim vereceğim bu yere, sunumdan sadece birkaç saat önce gelebilmiştim.

Eğitim için gerekli techizatı kurmak üzere kollarımı sıvamıştım ki tok bir kadın sesi çalındı kulağıma. Bu esnada saat 7:39 olmuştu. Unutmayın.. Burası gulu gulu şeklinde konuşulan bir ülke.. Uzaktan duyduğum ses temel olarak “Alo.. Kimse var mı?” diyordu.. Üzerime alınmadım. Doğal afet yoktu, acil durum yoktu.. Beni ilgilendiren bir durum yoktu. Olamazdı? Olabilir miydi?

Ses daha yüksek tondan bir kez daha sordu.. “Kimse var mı?”.. Bir kez daha.. Anladım ki ses bana yaklaşmaktaydı… Devasa salon öyle acaip bir akustik özelliğe sahipti ki sesin hangi köşeden geldiğini anlayamadım. Bu esnada bir miktar heyecan yaptım. Acaba bir felaket mi vardı? Neden yangın merdiveninin yerini bilmiyordum? Neden bir acil durum halinde binadan kaçış planına bakmamıştım? Bildiğim tek şey binanın hangi yöne baktığıydı.. Kaç giriş kapısı var, kaç acil çıkış mümkün, kaç şusu var, kaç busu var.. Normalde bu tür bilgileri ille de öğrenirim.. Acil durumlara herkesin her an hazır olması gerektiğine inanırım. Uçaklardaki gecikmeler ve iptaller nedeniyle paldır küldür bir iniş yapmıştım ofise ve işte tam da bu yüzden yabancısı olduğum bu yerde kısa süreliğine kocaman bir heyecan yaşadım!

Ses yaklaşmaktaydı; bir kez daha sorudu “Kimse var mı?”.. Birkaç ofis odasını geçerek sesin geldiği yöne doğru ilerledim. İki kadınla burun buruna geldim. Anons yapan kadınlardan biri uzun boylu, topuz saçlı, yüksek topuklular üzerinde iyice uzun görünen kalıplı ve gösterişli bir kadındı. Diğer kadın daha kısa boyluydu. Ancak ikincisi polisti. Güzel mi güzel bir kadın polis!

Uzun boylusu beni görünce önce selamladı, sonra burada benden başka kimse olup olmadığını sordu. Unutmayın.. Gulu gulu şeklinde konuşanların ülkesindeyim! Şaşkınlık.. Heyecan.. Korku.. Ama kısa sürede toparlandım.. Sorulara düzgün ve seri cevaplar verdim.. Yalnız olduğumu ama 5 dakika öncesine kadar burada iki kişinin daha olduğunu anlattım. Onların birkaç dakika önce ayrıldıklarını bildirirken hangi kapılardan çıktıkların gösterdim. Anladım ki, acil durum çağrısı yapılmış. Birisi benim olduğum salondan acil numarasını çevirmiş.. Bu yüzden olağanüstü bir şeyler olup olmadığını araştırmak için gelmişler.. Acil bir durum olmadığını, polisi arayanın ben olmadığımı anlatım. Kadın polis sabahın erken saatinde boşu boşuna oraya gelmekten pek rahatsız görünmüyordu; gülümseyerek teşekkür etti. “Güvenlikte olup olmadığınızdan emin olmak istiyoruz..” dedi. Sonra yeniden teşekkür ederek uzaklaştılar.

Neler oluyordu? Elektronik cihazların başına gittim. Yeniden bağlantıları kontrole koyuldum. Ama aklım biraz önceki kadınlarda ve daha önce ofisten apar topar ayrılan iki kişideydi. Hem de birbirine çarptıktan sonra zıt yönlere ayrılan atomlar gibi iki ayrı yöne giden tuhaf insanlarda! Yine bir acayiplik olmuştu.. Hem de gulu gulu diyenlerin ülkesinde! Hem de sabahın ilk ışıklarında.. Bu nasıl bir sabahtı? Gizli kamera şakasında mıydım?