Tevazu

“Hayat uzun bir tevazu dersidir..” demiş bir düşünür..

Demiş ama maalesef İnternet tevazu diye birşey bırakmadı. Sosyal medya sayesinde herkes kendini birşey sanmaya başladı. Herkes kendisini başarının doruğu sanmaya başladı ki bu herkes için her zaman geçerli değildir. İnternet bizi kendimiz hakkında yanlış şeyler düşünmeye sevk etti. Kendimizi dev aynasında görmeye başladık. Böyle olunca yapabileceğimizin en iyisini yapmaz olduk, gerçeklikten uzaklaştık. Başarının zor elde edildiğini, kimsenin gözünde aslında pek de bir şey ifade etmediğimizi, kimsenin bizimle pek de ilgilenmediğini felan düşünemez olduk. Varsa yoksa kendimiz.. Şiştikçe şiştik.

Öyle bir dijital dünyada yaşıyoruz ki, derdimiz zorumuz kendimizi yüceltmek. Ortak payda diye birşeyi unuttuk ve büyük, küçük, ünlü, ünsüz, siyasetçi, sokaktaki adam, herkes ve her zaman kendi kursaklarımızın, libidolarımızın, keselerimizin peşinden koşmaya başladık. Koşmakla kalmadık, kendimizi olmadığımız şeylere inandırdık. Hayal ürünü şeylere dönüştük kendi kafamızda. “Ben kazanmalıyım, ama ille de öteki kaybetmeli” haline dönüştük. Kıskançlık, çirkeflik, şirretlik diz boyu. Bütün tartışmaları biz kazanmak istiyoruz. Diğerinin sustuğunu görmeden içimiz rahat etmiyor.

Tevazu diye birşey vardı, yok oldu! Hatta artık insan tevazu derken yanlış birşey söylemiş hissine kapılıyor. Bir zayıflık gibi.. Utanılacak birşey gibi.. Tevazu sahibi insanlar ya ezik, zayıf ve kırılgan görülüyor, ya da ses çıkarma istek ve arzudan yoksun. Ve onlar istiskale hedef tahtası gibi görülüyor.. Tevazu sahibi kişi beceriksiz ve hımbıl gibi algılanıyor. Mütevazı insandan lider olmazmış gibi! Alçak gönüllü insandan hiç bir baş olmazmış gibi. Yırtıcı insan ise başarıya gebe, tuttuğunu koparan, önüne geleni deviren, şişirildikçe şişirilmiş insan! İnternet ne tez üfledi de, şiştik?

Belki çok geç. Belki olmayacak bir şey. Ama tevazu da gittiyse elimizden ne kaldı? Birer damlayız şu evrende, kendimizi ne sanıyoruz? Hastalık bizim için. Dertler bizim için. Ölüm de bizim için. Öyleyse tevazu konusunu belki de yeniden düşünmeli, ve çocuklara da öğretmeliyiz. Hayatta “hep kazanmaktan, hep üstün olmaktan” daha önemli şeyler vardır. Tevazu ve zerafet öğrenilebilir ve birbirimizle iletişime geçtiğimizde gösterebiliriz. Çocuklarımıza da.. Gelecek nesillere de.. Hayal kurmuyorum, belki de!

tevazu

One thought on “Tevazu”

  1. Hoşgörü, kişileri olduğu gibi kabul edebilme erdemidir. Tevazu ise kişinin, herkesin kendisinden daha üstün özelliklere sahip olabileceğini kabul etme erdemidir. Tevazu alçak gönüllükle başlar, ihtiras ve bencillikten arınma ile sürer. Kin, nefret ve öfkeden beslenen ihtiras, ulaştığı makamlarla yetinmez, elde ettiklerinin daha ötesini ister!… Ve bu isteklerin sonunu getiremeyen doymazlık insanı, insani erdemlerin tümünden uzaklaştırır.
    Özellikle bu noktaya gelmiş bir siyasetçinin zararı kendisini aşar ve artık başta kendi ülkesi peşinden de tüm ibsanlık zarar görmeye başlar. Hitler bunun bir örneğiydi ama, ne yazık ki tek örneği değil… Hitler bozuntularına fırsat tanımamak öncelikle başta kendi halkı na düşer.

Comments are closed.