İran Hatırası

İran ziyaretim 20 gün kadar sürmüştü. Dönüşte “İran hatırasını anlat bakalım” diyenler oldu.. “Bize oralarla ilgili 3 şey söyle” dediler.. İlk söylediğim şey… Ama bir dakika biraz geriye gideyim ve İran’a girerken yaşadığım pasaport macerasını anlatayım..

Giderken havaalanında ilginç, tedirgin, endişeli anlar yaşadım.. Öncelikle söylemeliyim ki, Türkiye’den değil, bir başka ülkenin havaalanından çıkmak üzere düzenlenmişti biletim. Yolculuk biraz nahoş başladı ama tarhana çorbası tadında bitti.. İran ve tarhana.. Ne alaka?

Önce havaalanında pasaport ve bilet ile ilgili beklenmedik bir sorun çıktı. Yaklaşık yarım saat değişik yetkililerle görüştüm ve artık öyle bir an geldi ki “Bu insanlar beni İran uçağına bindirmeyecek.” diye düşünmeye başladım.. Daha sonra üst düzey bir yetkili geldi ve bir süre de onunla soru cevap oynadık.. Bir an beni anladı gibi göründü.. Ortada olmayan sorunlar çözülmüş gibi göründü bir an.. Beni uçağın güvenlik geçişine kadar götürdü.. “Buradaki görevlilerle görüş onlar geçmene izin verebilir, ama istemezlerse uçağa binemezsin. Bu noktadan sonra yapabileceğim birşey yok..” dedikten sonra yanımdan ayrıldı.

Acaba uçağa binebilecek miydim! Uçağa giden kapıdaki mahkeme-duvarı suratlı 2 görevli de aynı soruları defalarca sordu.. Baktı. İnceledi. Sorular sordu.. Uzun incelemelerin ardından “Tamam! Geç!” dediler. “Oh be!” dedim. Rahatladım. Artık bundan sonra yapılacak şey uçağa binmek ve yerime oturmak diye düşünürken arkamdan bir kadın sesi duydum.. “Hanım efendi, durun, bekleyin!”.. Heyecan yaptım.. Durdum. Bekledim. İki kadın ve bir erkek arkamdan koşar adım geliyorlardı. Kadınlardan biri ortalık yerde bağırarak sordu: “Hanım hamile misin?”.. Şaşkın baktım kadınlara ve de adama.. “Ciddi misiniz?” dercesine.. “Böylesine özel bir soruyu nasıl ortalık yerde sorarsın?” diyemedim tabi.. Sonuçta havaalanı görevlileri.. Belki de görevi böyle soruları uluorta sormayı gerektiriyordur! Tansiyon da hafif gerilmişti saatlerdir.. İşi çığırından çıkarmaya gerek yoktu! Tek istediğim İran uçağına binmekti.. “Hayır, hamile değilim!!” demekle yetindim. Görevli üç kişi birbirleriyle kendi lisanlarında konuşup yanımdan ayrıldılar. Bu olay biraz tuhaftır ve İran deyince aklıma ilk bu gelir.

Ahh evet.. Sonunda İran.. Kapkara kıyafetlerimle ayak bastım Tahran havalimanına.. İran’a iner inmez, daha havaalanında anladım ki, aşırı karalara bürünüp boydan boya siyahlarla kapanmışım! Benim tarzımda giyinenlerin yalnızca İranlı ihtiyar kadınlar olduğunu daha oracıkta anladım! Öyle kara ve kapalıydım ki, İran havaalanında gümrük geçişinde yetkililer bana ‘Sünni misin Şia mısın’ diye abes ve gereksiz bir soru bile sordular.. Nedendir bilinmez, gülüştüler kendi aralarında.. Sanırım kapkara giysilerim epey abartılı görünmüştü onlara.. Daha sonra karakuş gibi dolaşmadım ortalıkta. Normal giyindim, normal örtündüm.. Kara çarşaflara girerek büsbütün abartmadım!

İran ile ilgili üç şey anlatmamı istediklerinde havaalanlarında yaşadığım garip olaylardan hiç bahsetmem… Başka şeyler anlatırım.. Mesela..

  1. Hemen ‘trafik’ derim! Trafik ışıkları bazı beldelerde çok az, bazı yerlerde ise hiç yok. Örneğin Tahran’da trafik çok yoğun. Şehirde trafik ışıkları yetersiz. Özellikle iş başlangıç ve bitiş saatlerinde tıkalı yollar ve uzun bekleyişler var ama yine de trafik akıyor. Gürültüsüz, kornasız, klaksonsuz, sakince akan bir trafik.. İnsanlarda genel bir kibarlık var. Kızan, bağıran, sesini yükseltene rastlamadım.
  2. İkinci şey, caddelerde asılı şehit fotoğrafları. Fotoğrafların altında şehide ait bilgi ve apaçık görülen “şehit saygısı” var!
  3. Diğer bir şey ise büyük şehirlerde kadınların boydan boya kapanmadığı. Son derece modern giyiniyorlar, başlarına bir şal atıyorlar, saçları görünüyor ve makyajları da oldukça belirgin. Streç pantolonların altında yüksek topulu zarif ayakkabılar giyiniyorlar.. Bir de İranlı kadında burun estetiği modası var.. Birçok genç kadın ya burnunu yaptırmış ya da küçük beyaz bir bantla geziyor.. Anlıyorsunuz ki daha yeni geçirmiş burun estetik ameliyatını..
  4. Doktor yerine aktara giden, baharatların ve şifalı otların yararına inanan bir toplum.

Bir de yemekler.. Eh biraz yağlı ama.. Ne tat.. Ne lezzet.. Ne nefaset.. İran’dan döndüğümden bu yana tarhana çorbasını “kuru limon” kullanarak yapıyorum. İnanılmaz hoş bir tat ekliyor mis gibi tarhana çorbasına.. Kuru limon diğer ortadoğu mutfaklarında da var ama ben İran’da alıştım o tada..

İran’da yoğun bir kültür var. Derin bir tarih var. İlginç bir “birlik” ruhu var. İran mutfağı diye bir olgu var.. İran hatırası benim için baharatlar, şifalı otlar, çerezler, pide-ekmek, kuru yoğurt ve kuru limon gibi enfes tatlardır! Kızarmış soğan denen bir de lezzet var oralarda.. İran yemekleri biraz yağlı, bol etli belki ama çok nefis! Artık yemeklerime Iran’dan da tadlar ekliyorum.. Örneğin kuru limonlu tarhana.. Tarif isteyenlere.. Tarhana pişirirken, içine iyice dövülmüş, ufalanmış kuru limon ekleyerek kaynatırsanız nefis bir ekşilik elde edersiniz.. Deneyin.. Beğeneceksiniz..

 

iran baharatlar