Trendler ve Dikte Ettirdikleri

Şarkıcı Adele hakkında bir yazı okumuştum. Öyle pek dikte edilen modalarla ilgilenmediğini söylüyordu. Örneğin hala katlanan ve akıllı olmayan eski model telefon kullanıyormuş. Belki Adele de trendlere delice uymanın insandan alıp götürdüğü birşeylerin olduğunu biliyordur.

Modaya körü körüne uymak, bize dikte ettirilen şeyleri giymek, sürmek, kullanmak, takmak, takıştırmak aslında şahsi gücü bir nebze azaltıyor. Neden derseniz.. Biz karar vermemiş oluyoruz, karar verenlerin iki dudağı arasından çıkacak trenldere muhtaç bir halde, onların ağzına bakıyoruz.

Erkeklere etek giydiriyorlar son zamanlarda. Moda diye etek giymeye hazırlanan kim bilir kaç yüz bin erkek vardır! Erkeklere makyaj yaptırıyorlar. “Trend budur!” diyorlar! “Öyleyse ne duruyorsun.. Sen de dudaklarını kiraz gibi boya oğlum!“. Kız çocuklarına bebeklerle oynamak yerine kamyonlarla oynamayı öneriyorlar ki, küçücük yaşta annelik güdüleri tırpanlansın. Cinsiyetsiz nesiller yetiştirmek yani amaç!

Başkalarının bizler için karar vermesine yeşil ışık yakmanın doğru olmadığına ve kişiden daima birşeyler götürdüğüne inanıyorum. İzin verdikçe özgünlükten uzaklaşır insan, bence..

Başka neler dayatılır dersiniz bizlere? 

Modanın her hali mevsiminden iki ay önce dimağlara itinayla yerleştirilir!

Başka neler olabilir?

Mesela seçim zamanı oy vermemek dayatılabilir, çirkin şakalar ve uygunsuz durumlarda sesini yükseltmemek dikte ettirilebilir, belirli TV kanallarını seyretmek, bir kalıbın dışına çıkmayacak kitaplar okumak, belirli bir insan kitlesinin ötesinde kimseye selam bile vermemek, herkes yaptırıyor diye milyonlarca dövme yaptırmak, vs. vs. vs… Bunun gibi şeyler sesli veya sessiz dayatılır.. Naçizane, hele bir düşünün derim!

İşte tüm bunlar ve bunun gibi trans halinde, hiç düşünmeden, dindar bir itaatle yerine getirilen görevler insan benliğini zayıflatır. Buna karşın, güçlü görünmek adına takınılan kavgacı kişilik de güç gösterisinden başka birşey değildir. Kavgacı kişilik demek, aslında içinde korku barındırıyor demektir ve kavga yaparak korkuyu maskeliyor demektir.

Öyleyse ne silik sönük olmalı, ne de korkulardan beslenerek kavgacı gürültücü hale gelmeli.. İnsan, kendi olmalı! Dengeyi kurmayı bilmeli. Dengeyi de bize ancak içses öğretebilir. Mümkün olduğunca içsesi dinlemek gerekir. Her yerin ilgi dağıtıcı, konsantrasyon bozucu şeylerle dolu olduğu günümüzde en iyisidir içsese kulak vermek! İnsanın içsesini dinlemesi demek, gücüne sahip çıkması demektir. İçses yönlendiricidir.

İçses insana şunları fısıldar:

  • Herkesin söylediği şeye kulak asma. Kendi yüreğinin ve kafanın sesini dinle!
  • Afişlerde, TV reklamlarında, podyumlarda, İnternet sitelerinde boy gösterenlerin trendlerine hemen atlama! Onların birçoğu aldatmaca!
  • Kendine güvenmeyi, gücünü kendi içinden almayı, başkalarının tahriklerine kapılmamayı ve kendini bulmayı öğren.
  • İçses ve özgüven el eledir, bunu da bil!

Modaya delice uyan insan, birilerinin dediğini yapmak zorunda hisseden insandır.. Eli kolu bağlıdır onun! Moda dışı hareket edemez! Moda isterse, olur! Özgüveni yitirir modasızlıkta! Dedik ya bu haldeki insanın hayatını sadece trendler yönlendirir.. Trendlerin dikte ettirdiği bir hayat olur çıkar! Halbuki ne gerek var? Çare ne midir? Çare, içsesi dinlemektir çünkü içses yol gösterir..gozu surmeli erkekler