Aşk – Elif Şafak

AŞK romanını okuyup bitirdiğimde yaptığım yorum şuydu:

Tasavvuf anlayışına yakın olmayanların okuyacağı bir kitap değil! Böylesi okurlar için fazla mistik kaçabilir. Ancak sorup soruşturarak yaptığım araştırma sonucu tasavvufa yakın olmayanların da severek okuduğunu ve kitabı yücelttiklerini duyduğumda tezimi geri çektim!

Bir diğer yorumum ise:

Bırakın kapağın pembe rengini, ismi AŞK olan bir kitabı Türk erkekleri okumaz” şeklindeydi. Okusa okusa erkek profesörler, metro seksüeller, edebiyatçılar ve belki sanatçılar okur diyerek fazla büyük bir laf etmişim. Bu yaz Türkiye’de kadınların yanı sıra bir çok erkeğin AŞK isimli bu kitabı huşu içinde okuduğuna şahit oldum. Tabi bu tezimi geri çektim:  ayırıcı değil birleştirici olan, ikilikten değil “tek”likten bahseden böyle bir kitabı okuduktan sonra bu yorumu yaptığıma göre belki de kitaptan almam gereken mesajı tam manasıyla alamamışımdır! Ahem..

Elif Şafak, Mevlana ve Şems dostluğunu çok iyi araştırmış, sindirmiş, belleğinin süzgeçinden geçirip roman etmiş. Zengin kelime haznesi ve duru anlatımıyla aşkı dimağlara zerketmis.

Bu kitapta aşk bildiğimiz dilde, aynı zamanda uhrevi anlayışta ve de evrensel bir bakışla ilmek ilmek örülmüş. “Güvensizlik, belirsizlik, endişe ve şiddete ve bir de ötekinden duyulan tedirginliğe karşı aşkın pusula olması gerektiğini” söyleyerek 13. yüzyıl yaşantısının aslında postmodern yaşantılarımızdan pek de farklı olmadığını sabitlemiş. Kitabın biçemi alışılmışın dışında. Çok karakterli bir anlatım söz konuşu. O yüzden aşk olgusuna bakış da çeşit çeşit, renk renk.

Aşk; değişik dillerden, farklı kafa yapılarından, bir sürü alışkanlıklardan ve yaşam biçimlerinden gelen karakterlerin sözcükleriyle, belki de varlığından bile haberdar  olmadığımız hatta belki uzunca bir süredir hissetmediğimiz duygulara dönüşüveriyor. Sarhoş, cüzzamlı, bekçi, fahişe, hayalet, sufi, sofu, katil, yazar, evkadını, anne, baba, oğul hikayelerini kendi ağızlarından anlatıyor. Aşk bu karakterlerin özleriyle her deyişte bir değişik anlam buluyor.

Yazar fahişeyi, cüzzamlıyı, sarhoşu konuştururken aslında okuyucu da kendisiyle yüzleşmeden edemiyor. Güzel ve sağlıklı olan zaten popülerdir. Onları sevmek, onlarla birlikte olmak zahmetsizdir. Ama ya çirkin olan, hastalıklı veya sakat olan? Peki ya dindar olup da bağnazlığın girdabında dönenlere ne demeli?

Bence yazarın da dediği gibi: dindar  olmak farklı inançlı olmak farklı! Söylemeden edemeyeceğim bir nokta da yazarın Mevlana gibi bir büyük alim ve ulema kişiliği konuşturma cesareti ve devamında başarısı! Mevlana’nın kurgulanmış konuşmalarını okurken “gerçekte böyle mi konuşmuştur?” sorgulamasından alamadım kendimi. Sonuç: hayret ve takdir!

Gönlü geniş ruhu gezgin Sufi Meşreplilerin 40 kuralı, gündelik hayatta mutluluğunu istediğimiz yakınlarımızla internette paylaştığımız yazılardan, notlardan, öğütlerden, ve kaidelerden farklı mı? Birbirimize gün boyu gönderdiğimiz önyargılı olmamayı öğütleyen, dış görünüşe göre karar vermekten kaçınmamızı söyleyen, önce dinlemeyi sonra ılımlı hamle yapmayı salık veren küçük sevimli sunumların tasavvuf tarzında söylenmiş hali Tebriz’li Şems’in 40 kuralıdır bence..

Ancak 40 kuralın sihri, zaten bildiğimiz günlük olguları tasavvufun derinliğinde, oldukça yalın bir edebiyat kullanılarak tekrarlamasında! Okuyucunun tasavvufa inanması ya da tasavvuf konusuyla ilgili olması gerekmiyor. Sadece 13. yüzyılda geçerli olguların günümüzde de geçerliliği savıyla bu kurallar tasavvuf adabı ve inceliğinde yazılarak son derece  etkileyici bir kıvamda sunuluyor. Bu bağlamda fırtına gibi esen, güneş gibi yakan, kartal gibi gören, aslan gibi kükreyen, duvarların ötesini duyup hisseden Şems cevvallığıyla, hemhallığıyla, tatlı dilli öğretisiyle gönüllere taht kuruyor.

Mevlana hazretleri Şems’i, Şems Mevlana hazaretlerini hayatına alıp kabul ediyor. “Sevdiğin şey için değişmelisin” sözünü onaylayarak boyun eğmenin, söz dinlemenin, açık fikirliliğin ve “tek” olmanın vücuda getirdiği aşkla zenginlerin,  şanslıların, kalbur üstü güruhun baktığı yerden inerek bir de unutulmuşun ve zavallının durduğu yerden bakmayı tadıyor. Şems romanın orta direği! Şems’in konu ettiği her olay ve imbiğinden süzüp damlattığı her sözcük hayat dersleriyle dolu. Şems’in sözcüklerini okurken altında hep “hayatta önemli olan niyettir” mesajını buldum.  Şems karakterine hayran oldum. Ancak beni çok düşündüren belki de içten üzen şey Kimya’nin Şems’e duyduğu aşk içinde yok oluşuna Şems’in sessiz kalışıydı. Acaba kaçırdığım birşey mi var? Gencecik biçarenin aşk hastalığından ölümünü görmezden gelen Şems’in bu yanıyla ilgili ne kaçırmış olabilirim?

Zahara ile Ella’nın asri aşkları günümüz modern yaşantısının bir çeşit yansıması. Kadın anadır, ev kadınıdır, eğitimlidir ama bunlara karşın kimlik savaşı vermektedir. Aşkı bulamadığını 40 yaşına geldiğinde keşfeder. Arayış içinde bulur kendini. Zahara’nın kitabı üzerinde kalem oynatmak görevi verilmiştir ve aralarındaki sanal ilişki işte bu vasıtayla doğar. Yüzyıllar ötesiyle bugünün kesişimindeki ortak payda AŞKtır. Kitap bitip de kurguya uzaktan baktığımda sentezlediğim şey: lezzetli bir kitap, iki çift yürek arasındaki büyük muhabbet ve birçok etkileyici hikayenin aşk etrafına koza kurmuş olduğuydu.

Kitap doğrultusunda çıkan tavsiyeler:

  • Gamdaşlarınızla bol bol zaman harcarken anı yaşayın, gani gani muhabbet edin.
  • Olaylara önyargısız bir nazarla bakın.
  • Hayata ne verirsen aynen iade eder.
  • Aşk yürektedir, akılda değil.
  • Çarnaçarlık, mahrumiyet, çaresizlik, kenara itilmişlik ne mene birşeydir onları hissedenlere yaklaşarak anlayabilirsin.
  • Yükselmişken alçalmayı, kazanmışken kaybetmeyi, öğretmenken öğrenci olmayı göze almalısın.
  • Şaraptan evvel nefislerimizdeki kötülüğü, katılığı, nefreti, kindarlığı kovmalıyız.
  • Kaybettiğiniz kişiyi manevi gözle aramayı deneyin.
  • B harfi için Bişrev mi? Boşluk mu? Canınız sıkıldığında, bazı şeyleri cevaplayamadığınızda onu Boşluğa havale edin.

Elif Şafak aşkın merkezini gezmiş. Benim dileğim farklılıkların sadece aşk tarafından biraraya geleceği tezinden yola çıkarak, yoğunluk ve çoğunluğun aşkın merkezinde buluşmasdır.

Yorum by Çağdaş Derviş Fatoş..

 

2 thoughts on “Aşk – Elif Şafak”

  1. Pembe kapağına inat okumamıştım, ancak yorumun çok çekici kıldı, kitaplığımda var, okumak niyetindeyim…teşekkürler.

  2. Şems’in sessiz kalışı,yine aşk için ancak salt aşk
    içindir.Kimya yükselmişken,Şems onun alçalmasına
    izin vermemiştir.Böylelikle “azalmamıştır.”
    Şems’in aşkı, her gün yeniden aşk için,son güne kadar
    sabırlı.
    Kimya’nın aşkı,yok oluşuna neden olacak kadar yakıcı,
    azgın.

Comments are closed.