Kadına Karşı Şiddete Hayır!

Birkaç yıl önce birlikte çalıştığım bir iş arkadaşımın periyodik olarak yüzü gözü morarmış halde ofise geldiğine şahit olurduk. İlk başlarda düştüğünü söylediğinde ya da başını duşa çarptığını anlattığında, ya da yataktan kalkarken dengesini kaybedip komidine nasıl çarptığına ait detaylar verdiğinde inandıysak da, kaza dediği morarmalar ve kesikler fazlasıyla sık tekrarlar olduğunda bunların kocası tarafından yapıldığına dair şüphemiz kalmamıştı.

Aile içi şiddet; sosyal, etnik, ekonomik farklılık gözetmeden, genellikle erkeğin kadını tacizi olarak ortaya çıkmaktadır. Şiddet amiyane tabiriyle; dayak atmayı, boğmaya teşebbüsü, silahla ateş etmeyi, bıçak veya kesici cisimle saldırmayı, yumruk atmayı, duvara veya başka bir objeye doğru savurmayı ve saç çekmeyi içermektedir.

ABD Sağlık Bakanlığının Aralık 2011 bildirgesine göre aile içi şiddet sadece kanun yapanları, polis teşkilatını, suç hukununu ve sivil halk örgütlerini ilgilendirmemektedir. Şiddet ve saldırganlık toplumu bütünüyle ilgilendiren bir halk sağlığı sorunudur. Çünkü şiddet aynı zamanda çocukları ve akrabaları da risk altında bırakır. Bazı durumlarda komşuları, polis memurlarını ve kamu çalışanlarını bile etkileyebilir. Dahası çalışma ortamına taşınacak olursa ofis yaşantısına bile risk teşkil edebilir.

Bu açıdan düşünecek olursak aileiçi şiddet, sağlık sistemini ve genel anlamda halkın güvenliğini tehdit eden bir sorundur.

Şiddete mağruz kalan ABD’linin (her 4 kadından birinin) polis ve ambulans harcamaları (vergilerle işleyen sistemin gereksiz yere kullanılması), bu evlerdeki çocukların ve gençlerin okulda başarısızlığı ve duygusal çöküntü, saldırganlık içinde büyüyen çocukların gelecekte şiddet yanlısı yetişkinlere dönüşmesi ve bu döngünün devam edeceğine dair kaygılara dikkat çekilmeye çalışmaktadır.

Topluma finansal açıdan külfet getiren saldırganlık, vergi ödeyenin kesesinden çıkan görünmez sağlık harcamalarına dönüşür. Ayrıca, eğer polise intikal ettirilirse, yine vergilerle ayakta duran polis teşkilatının gereksiz yere kullanılması ve gereksiz harcamalar anlamına gelmektedir. Aile içi şiddete maruz kalarak büyüyen çocuklar genelde okulda başarısızlık sergileyen, sağlık problemleri çeken, dikkat eksikliği sorunları yaşayan çocuklardır. Kısaca bu çocuklar okulda ve yaşamın diğer safhalarında duygusal, sosyal ve akademik başarısızlıklara maruz bırakılmaktadır.

Şiddete seyirci kalan herkes, genelde sorunun o ev ahalisine ait olduğunu düşünür. Bu yüzden kendi aralarında halletmeleri gerektiğine inanır. Oysa açıkta veya kapalı kapılar ardında uygulanan şiddete seyirci kalmak, erkeğin saldırganlığını normalize etmek ve haklı çıkarmaktan başka birşey değildir. Saldırganlık görülerek öğrenilen bir bozukluktur. Bu bozukluğa dur mesajı vermek için çocukların evde sadece bir babaya değil, insana ve aile içi dengelere saygı gösteren, rasyonel düşünen, konuşan, algılayan, paylaşan çağdaş bir rol modeline ihtiyacı vardır.

Son zamanlarda aile içi şiddet sorununa yeni bir bakışla gelen ABD Sağlık Bakanlığı, saldırganlığın algılanmasının ve düşünce değişikliğinin topluma mal edilmesi gerektiğini savunurken şiddetin sadece şiddete maruz kalan kadının sorunu olmadığını yinelemektedir. Şiddet bütün bir toplumun sorunudur. Sağda, solda, benzincide, stadlarda, ofiste, trafikte saldırganlık sergileyen bireyleri gizliden desteklemeye devam etmek istemiyorsak “şiddete hayır” düşüncesini yaymak, şiddete karşı “özellikle erkeklerin” sessiz kalmamasını öğretmek çağdaş olduğunu düşünen herkesin yükümlülüğüdür.

Fatoş’ça:

394 sayfalık bir mahremiyet kitapçığı yayınlanmış.. Anlaşılan o ki, içi dolu zırva! Evet.. Gülünç ama gerçek.. Kocalarından dayak yiyen kadınlara verilen abuk subuk, absürd, insan gururunu zedeleyici öğütler yayınlanmış bu kitapta.. Sanırım kitap yazarı da izdivaç uzmanıymış..
Akla gelebilecek zırvalar bazıları şunlar olacak öyleyse:

  • dayak mı yiyorsunuz? geceliğinizi değiştirin,
  • dayak mı yiyorsunuz? iç çamaşırınızı seksi yapın,
  • dayak mı yiyorsunuz, seksi gecelikle yatağa girin,
  • eşiniz sille tokat girişmek üzere mi? birkaç dakika durmasını ve beklemesini isteyin.. bu süreçte hemen gidip seksi iç çamaşırı giyinin ve sonuçları bekleyin.. büyük ihtimal dayak yemeğe devam edececeksiniz..

yani çözüm seksi yatak kıyafeti değildir..

yani çözüm köklü yasa değişiklikleri içermektedir..

yani kadın tekme ve yumruk torbası değildir!

yani ‘Kadına Karşı Şiddete Hayır!’ derken laf olsun diye manasız düşüncelerle insanları oyalamak, algı değiştirmek, ilgiyi başka yöne çekmek için şarlatanlık yapmak hem ayıptır hem de günah.

Meksika’lı  Maria’nın Acıklı hikayesi: Şiddete maruz kalan kadınlar

2 thoughts on “Kadına Karşı Şiddete Hayır!”

  1. Konuya dikkat çekmek kadar şiddete maruz kalan kadının hakkını arayacağı noktaya getirmekte önemli. Cezalar caydırıcı şekle bürünmeli. Kadın ve erkek eşit, saygılı temelde birliktelik kurmadıkça, çağdaşlık söz konusu olmaz. Kadın 2. sınıf vatandaş olmaktan çıkmalı. Bunu da aydın anne yolu ile yapabilir.

  2. Şiddetin ne yazık ki fiziksel boyutu dışında bir de psikolojik yönü var. Bugün Türkiye baktığımızda kadın saat 10’da arkadaşlarıyla dışarda takılamaz. Kocasından yüksek maaş alamaz. Alsa da söyleyemez. Eve ekmek getiren kocadır. Kadın fazla bile maaş alsa ”aile reisi” değildir. Ortada her daim okşanması gereken bir erkek gururu vardır. Bu toplumsallaşma süreciyle edindiğimiz bir mantıktır. Günümüz kadın programlarına bir göz atıp kadınlara kulak verdiğimizde şunu duymak mümkün;

    Kadın: ” Eşim’e bana bir gün eve gelirken çiçek almasını istedim, ağladım.”

    Eşim ertesi gün elinde bir torba içinde çiçek çıkageldi…

    Adam: ” Çarşıda elimde çiçek yürürken her yanımı ter bastı, bende bir markete girip bir iki bir şey alıp çiçeğide onlarla beraber poşete koydum. Al sana çiçek”

    Şimdi soralım: Bu toplumda kadına değer verdiğini göstermek neden ”tüm vücudumuzu ter basacak” kadar utandıran bir şey?

Comments are closed.