Güneşin Tehlikeli Işınları

Güneşin tehlikeli ışınları cildimize zararlıdır. Bunu hepimiz biliyoruz.

Bilmemize rağmen, bazen bile bile güneşte uzun süre kalıyoruz. Bazen güneş kremi sürmeyi ihmal ediyoruz.

Aşırı dozda ultraviyole ışınlarının cilt üzerinde geri dönülmez zararlar oluşturuyor. Örneğin erken yaşlandırıyor ve kösele gibi bir görüntü oluşturuyor. Kırışıklıkların da ötesinde ölümcül cilt kanserine de neden olabiliyor.

New England Tıbbi dergisinde 69 yaşında bir kamyon şoförünün fotoğrafı yayınlandı. Şoför 28 yıl boyunca kamyon sürmüş ve uzun yolda gidip gelmiş. Bu süre içinde direksiyondayken güneşe, dolayısıyla ultraviyole ışınlarına maruz kalmış.

Derginin fotoğrafı yayınlamasının nedeni okuyucuyu güneşin zararları konusunda kısa yoldan uyarmak.

Bazen bir tek imaj, yüzlerce satırdan daha etkili olabiliyor. Sanırım kamyoncunun fotoğrafı da güneşin açtığı zararları kısa yoldan anlatabilecek kadar güçlü!

Güneşin UVA ışınları bulutlu günlerde de zarar verebiliyor.  UVA ışınları derinin alt katmanlarına ulaşarak yaşlanmayı hızlandırıyor ve kırışıklıkları arttırıyor. New England dergisine göre UVA ışınları deriyi sertleştiriyor ve esnekliğini kaybetmesine neden oluyor.  Kamyon şoförü bu etkiyi sol yüzünde gördü çünkü saatlerce güneş altında araç kullanırken en çok sol yüzü güneşe maruz kalmıştı.

Daha önceleri uzmanlar UVB ışınlarının güneş yanıklarına ve cilt kanserine neden olduğunu düşünüyordu. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar UVA ışınlarının, derinin en alt katmanlarına bile ulaşabildiğini ve kansere meydan verdiğini gösterdi.

Sanırım güneş ışınlarının tehlikesi hakkında bir fikriniz vardı ama fotoğrafı gördükten sonra hiç şüpheniz kalmadı! Öyle değil mi?

Cilt Kanseri İle İlgili Diğer Yazılar

Gençlerde Ölümcül Cilt Kanseri

Kanser Belirtileri

Kahve Cilt Kanserini Engelliyor

 

 

5 thoughts on “Güneşin Tehlikeli Işınları”

  1. Fatoş Hanım,

    Yazınızı hayretle okudum ve açıkçası ne sağlıkla ne de bilimsel gerçeklerle pek bir alakasını göremedim.

    Bilinçsiz güneşlenme elbette sakıncalı, ancak sağlık için güneşten kaçmak değil tam tersine işlenmemiş, pişirilmemiş, antioksidan özelliği fazla çiğ ve taze meyve sebze tüketimi ile vücudun doğal sağlığını arttırarak bugün anaakım tıp ve ilaç sanayii tarafından pompalanan Vit-D oranlarının kat be kat üzerinde oranlar yakalamak için mutlaka HERGÜN güneşe çıkmak gerekli.

    Bu demek değildir ki saatler boyu öğle güneşinin altında kalınacak ..

    Basit sağduyu yöntemiyle, azar azar ve cildin tolere edebileceği ölçülerde sabah ve aksam güneşine herhangi bir güneş koruyucusu KULLANMADAN çıkmak gerekiyor.

    Piyasadaki güneş kremlerinin pek çoğunun içindeki etken maddeleri ve free radicals denen maddeleri araştırmanızı tavsiye ederim. Bu kremlerle, özellikle de tavsiye ediklen oran ve sıklıkta cilde uygulanmalarıyla kanserden korumayı bir yana bırakın, doğrudan cilt kanserine yol açtıklarını biraz araştırmayla görebilirsiniz.

    Amerika’daki halk sağlığı birimlerinden etrafa yayılsın diye verieln dezenformatif bilgileri genel halkla paylaşmadan önce sizi sorumluluk sahibi bir blog yazarı olarak edindiğiniz sağlık bilgilerinin doğruluğunu sorgulamaya ve araştırmaya davet ediyorum.

    In the opinion of many researchers Vitamin D has been completely mis-characterized and thoroughly under prescribed for many years. For example the dosage in most multi-vitamins is around 400 I.U. and it is a fact that a person standing in swim trunks on a summer day at noon will generate this amount in about 3 minutes. Standing in that sun for 1 hour will produce about 10,000 I.U.

    Reinhold Vieth PhD, researcher at the University of Toronto, notes that blood levels don’t even measurably rise till 4000 IU (100 micrograms) is consumed and only after many weeks of use. Thus, it is almost impossible to get too much Vitamin D

    Evidence for the benefits of Vitamin D is pouring in. William B Grant PhD of the Sunlight, Nutrition and Health Research Center in San Francisco, says there is compelling evidence that low vitamin D levels lead to increased risk of rickets (soft bones), osteoporosis (loss of bone), 16 cancers (including prostate, breast, colon, ovary, Hodgkin’s lymphoma), as well as psoriasis, diabetes, high blood pressure, heart disease, multiple sclerosis and susceptibility to tuberculosis. [Journal Cosmetic Dermatology 2: 86-98, 2003].

    Our tests have demonstrated that GcMAF works 2.5 times faster in the presence of Vitamin D so healthy levels must be present to enable a quicker response. If you are considering taking GcMAF (or even if you are not) it is prudent to take Vitamin D supplements as soon as you can – we recommend around 9000 UI a day and regular exercise in the sun for at least 30 minutes a day if possible.

    Be very aware of your Vitamin D levels. Vitamin D test kits can be ordered online or ask your GP for a test. The normal range is 40.0 to 74.0 nanograms per millilitre (ng/mL).

    Bu linklerde güneş ışınları ve D vitamini ile ilgili literatürdeki en son araştırmalara ait linkleri de görebilirsiniz.

    Saygılar,

    Asena Devlet

    1. Asena Hanim,

      Vakit ayirip yazimi okudugunuz ve yorum verdiginiz icin tesekkur ederim.

      Yazdikleriniz ilgi cekici ama tam olarak dogru degil.
      Gunes her zamanakinden daha tehlikeli. Saat 10-16 arasindaki tesirli gunes altinda cok fazla zaman harcamamak gerektigi butun dunyada bir norm olarak kabul edilmis durumda.

      Sokakta yururken, balkonda camasir asarken, aksamustu parkta dolasirken, bakkalin onunde komsuyla konusurken gunes isinlarini, dolayisiyla D vitaminini aliyoruz. Bunu gun boyunca defalarca yapiyoruz. Turkiye gibi bol gunesli bir ulke icin bu sorun degil cunku yilin buyuk cogunlugu gunes isinlarina maruz kaliyoruz.

      Tehlikeli olan sey korunmadan gunes altinda zaman harcamak. Bu konuda cok sey ogrendim, okudum, okumaya devam ediyorum. Yukaridaki yaziyi New England Medicine dergisindeki bir makaleyi okudukan sonra yazdim. New England prestijli bir dergidir.

      Dezenformasyona gelince.. Haklisiniz.. Internet yanlis bilgiyle dolu. Ben gunes kremlerini savunuyorum cunku kremsiz gunes altinda durmak daha tehlikeli. En yeni cilt kanserinin genc kadinlri kisa surede olume goturdugunu biliyor muydunuz?
      https://www.fuzyonblog.com/2012/05/08/genclerde-cilt-kanseri/

      Kremlerin de kanserojen icerebilecegi dusuncesine karsi degilim, ama gunesin hasariyla karsilastirildiginda kremlerin yaninda olmak gerekli. Sizinle ozel yasantimdan bir enstantane paylasayim: Bazen sabah 8-9 arasi kosarim. O saatte bile yeterince korunmadiysam bronzlasiyorum. Gunes isinlari tehlikelidir!

      Esenlikler dilerim,
      Fatos Simsek

  2. Dünyada tıbbi normları fakultedeki eğitimden uygulamaya kadar takdir edersiniz ki dünyanın en büyük ve güçlü sektörü olan ilaç ve ecza sanayinin “iş adamları” belirliyor.

    “New England Medicine” olarak belirttiğiniz dergi de sanırım “The New England Journal of Medicine”dır. Bu derginin mümkünse herhangi bir sayısını alıp bir inceleyin. Toplam dergi sayfası içinde kaç adet sayfada ilaç ve ecza sanayiinden şirketlerin ürün reklamlarını göreceğinizi merak ediyorum.

    Hatta bununla da yetinmeyin ve bu derginin 20 yıl editörlüğünü yapmış Dr. Marcia Angell’in şu linkten bulabileceğiniz kitabındaki eleştirilerini de bir okuyun.

    Güneş herzamankinden tehlikeli değil düşündüğünüz gibi; güneş milyonlarca yıldır yaptığından farklı bir şey yapmıyor, hayat kaynağı olma görevini yürütüyor. Tehlikeli olan modern yaşam koşullarında sağlıklı beslenme ve yaşama alışkanlıklarını yitirmiş bir dünya nüfusunun oluşmuş olması. Verdiğim linkleri sildiğinizi düşünüyorum, zira bunları silmek yerine okumayı tercih etseydiniz güneş ışınlarının sadece cilt kanserini değil, göğüs, prostat gibi daha pek çok kanser türünü önleyici etkisini anlatan yine bilimsel makale ve çalışmaları görebilirdiniz.

    Öncelikle, bahsettiğiniz yaşam tarzına şehir hayatında kaç kişinin sahip olduğunu merak ediyorum, üstelik de defalarca yapıldığını söylüyorsunuz. Yine, aşağıdaki linklerden Amerikan nüfusunun yarısından fazlasında D vitamini eksikliği bulunduğunu okuduğunuzda bahsettiğim modern yaşam koşullarını ve üzerine bir de aslında pek de koruma sağlamadığı bilinen güneş kremleri ve bloklarının kullanımını eklediğinizde resim netleşir sanırım.

    Vücudun D vitamini hormonunu aktive edebilmesi için gerekli güneş ışınını alabilmesi için vücudun %40’ının maruz kalması gerektiği belirtiliyor ve insan vücudunda üst torso bunun için etkili yer, kol ve bacaklardan alınan güneş ışını bu aktivasyon için çok daha az etkili.

    Yazınızda da belirttiğiniz gibi bazen bir fotoğraf çok daha etkili olabiliyor insanlarda “korku”ya dayalı bir ihtiyaç oluşturmakta, bu da onyıllardır uygulanan halkla ilişkiler, eski adıyla propagandanın en bilinen taktiğidir. Kamyon şoförünün kronik uykusuzluk, kötü beslenme, aşırı yorgunluk ve diğer sağlıksız yaşam kosullarının cildinde ve diğer organlarında bırakacağı hasar tabiyatıyla fazla olacaktır. Fakat bu bilgieri vermeden bakın güneş ne kadar tehlikeli, kremlerimizi 2 saatte bir kullanmazsanız böyle olursunuz diyerek daha ziyade insanların estetik kaygılarına çalışırsanız bunun adı bilim değil, propaganda ve reklam olur.

    Genci yaşlısı D-Vitamini eksikliğinden kaç kadın ya da erkeğin immünolojik rahatsızlık, kemik erimesi ve çeşitli kanser türlerinden öldüğü ile ilgili de okuma yapmanızı öneririm.

    Kremlerin kanserojen içerme durumu ise bir ihtimal değil, gerçek malesef. Oxybenzone, methoxycinnamate, ve PABA hakkında da bilgi edinmenizi sağlığınız açısından tevsiye ederim.

    Selamlar,

    Asena

    1. Bu cok hos Asena Hanim!

      Demek ki blog yazilarimi okuyan, yorum veren, yoruma karsilik gelmis mi diye merak ederek geri donen egitimli bir okuyucu kitlesi olusmakta.

      Bu sevinci hissettirdiginiz icin cok tesekkur ederim.

      Belki de karsilikli yazdigimiz yorumlar okuyucu icin orjinal yazidan daha faydalidir. Olayin degisik yanlarini, hatta daha once hic dusunmedikleri boyutunu, gorme imkani bulabilirler.

      Sizin D Vitamini konusunda soyledikleriniz tabi ki yerli yerinde. D vitamini saglik icin degerli ve onemli ve siz de acikca neden gerekli oldugunu yazmissiniz.

      Saniyorum ortak noktamiz gunesin isinlari yeterince alinirsa faydalidir. O yuzden gunese cikilacak zaman ve guneste gecirilecek sure iyi ayarlanmali ki maksimum fayda elde edilsin. Ancak gunesin bilincsizce depolandigi hallerde saglik icin riskli olabilir ki bunun icin yazilarimda onerilerimi sunmustum.

      Umarim ki bu yorumlar okuyucunun konuya degisik yonlerden bakmasina, kendisi ve etrafinakiler icin dogru olani yapmasina imkan tanir.

      Cok tesekkur ederim. Bloguma yorumlarinizla katkinizi daima beklerim.
      Saglicakla,
      Fatos

  3. Esasında yazınızı ABA Türkçe grubundaki paylaşımınızla farkedip orada da aynı yorumu yapmıştım Fatoş Hanım.

    Bu tip paylaşımlar sayesinde dediğiniz gibi daha fazla araştırıp konuyu farklı açılarıyla değerlendirme ve öğrenme fırsatımız oluyor, ben de size teşekkür ederim nazik yorumlarınız için.

    Yalnız, son bir noktayı belirtip kendi adıma konuyu kapatmak istiyorum.

    İlk yorumumda eklediğim İngilizce alıntıda aynen şu cümle geçiyor ve okuyup araştırdığım pekçok başka bilimsel çalışma da aynı görüş teyit ediliyor: “Reinhold Vieth PhD, researcher at the University of Toronto, notes that blood levels don’t even measurably rise till 4000 IU (100 micrograms) is consumed and only after many weeks of use. Thus, IT IS ALMOST IMPOSSIBLE to get TOO MUCH vitamin D”.

    Kış aylarında da bu seviyenin doğal olarak düşmesi sonucu grip ve benzeri hastalıklara ‘mevsimsel’ olarak yakalanıyor oluşumuz da rastlantı değil. O yüzden, daha önce de belirttiğim gibi, organik yeşil sebze, meyve ve antioksidan özelliği yüksel böğürtlenler gibi doğanın bizlere sunduğu gıdaları diyetimize dahil edip, alkol sigara ve hazır yiyeceklerden uzak durduğumuz sürece vücudumuz zaten bize kimyasal katkılı güneş koruyucuları kullanmadan, hayati önem taşıyan güneş ışınlarını derimize zarar vermeden almamıza olanak sağlıyor. Yüzyıllardır insanlık güneş kremi olmadan evrimini bu yolla başarıyla gerçekleştirmiş, cilt kanserindeki artış ise son 50-60 yıldır dikkat çekici düzeyde.

    Beslenmesinde araz bulunan kişilerde ise, üzerine bir de güneş kremi ve diğer kozmetik ürünlerin kullanılması cilt kanserini tetikliyor. Sanayileşme sonrası güneş kremlerinin yaygın olarak pazarlanıp kullanımı sonrası dünyada cilt kanseri vakalarının artmış olduğu da bir gerçek. Norveç vakası buna güzel bir örnek. Norveçlilerde yaygın güneş kremi kullanıma geçtikten sonra, oldukça eğik açıyla ve yılın az sayıda gününde güneş görmelerine rağmen cilt kanseri vakalarında patlama yaşanıyor. Ve bu, ozon tabakasının delinmesinden bir 15-20 yıl önce gerçekleşmiş bir durum.

    Lİnk vermiyorum, zira yayınlanmıyor, ama umarım burada bahsini ettiğimiz konuları okuyucu kitleniz derinlemesine araştracak vakti yaratırlar kendilerine.

    İyi günler dilerim,

    Asena

Comments are closed.