Dominik Cumhuriyetinde Mercanlar

Dominik Cumhuriyetindeki mercan adalarından önce fotoğraflara ağıt yakayım 🙂

Gezi dönüşü Dominik fotoğraflarım bir kompütür çökmesinin kurbanıdır. Tıpkı Costa Rica gezisinden sonra sonsuza kadar kaybolan fotoğraflar gibi, Dominik fotoğraflarının bir çoğu da teknoloji ortamında sırra kadem bastı.

Bu demektir ki hem Dominik Cumhuriyetine hem de Costa Rica’ya birer gezi daha şart tabi bu kez dijital fotoğraflarım bulut ortamında olacağından kaybetme sorunu olamaz!

Dominik Cumhuriyeti, Atlas Okyanusuyla Karahip Denizinin orta yerindeki bir adada bulunan iki ülkeden biridir. Komşusu Haiti’ye gitmedim ama Dominik kadar güzel ve çekici bir doğa yapısına sahip olduğunu duydum.

Karahiplerin maviliği, yer yer açık yeşilden, türkuaza ve laciverte dönüşmesi tam anlamıyla göz kamaştırıcı ve nefes kesicidir.

Bu huzur dolu manzara, ülkeye ayak atar atmaz yerini yoksulluğa bırakırken insanın içinde kıpırdayan o hoş duygular, yerini belli belirsiz bir karamsarlığa bırakır. Ancak kuş sütünün eksik olmadığı mega-otellerden birine yerleşince, dışarıdaki düşkünlük unutulur mükemmel doğayla tekrar bütünleşilir!

Dominik Cumhuriyetinde hemen her otel tam pansiyon hizmet verir; her öğünde envaiçeşit yemek, aralarda kırıntılar ve bedava içecekler, animasyonla gün boyu eğlence nedeniyle yabancı mega-oteller her köşe başını tutmuştur. Dışarıda halkın yoksulluğu ile otellerde sebil gibi sunulan yiyecekler tam bir tezat oluşturuken, fazla kafa karıştırmamak için günlük eğlencelere, turlara ve Karahiplerin koynuna balıklama atlanır!

Ülkenin başkenti Santa Domingo 3 milyon civarında nüfus barındırır.  Şehirde Latin kültürü, tarih ve yeni yapılanma içiçedir. Halk sıcağın verdiği uyuşukluğu yansıtırcasına yavaş, sessiz ve neredeyse hayat hevesi tükenmiş gibi görünür. Şehrin görüntüsü yoksulluk sergiler, en belirgin özelliği çok katlı apartmanlardır.  Apartmanların çoğu bakımsız ve yıkık dökük görünür. Çoğunun girişinde bakımsız gri küçük marketler ve gün boyu dışarda oturan esnaf vardır. Yüzlerde sıcaklığın verdiği yorugunluk, hareketlerde yavaşlık hakimdir.

Santa Domingo, geçirdiği tarihsel evreler göz önünde bulundurulduğunda aslında çok sevimli bir şehirdir. Tarih boyunca korsan saldırılarından göz açamamış, bir dönem köleler tarafından yönetilmiş, adını bir diktatörden almış ve hepsinden önemlisi Avrupalıların istila ettiği ilk Güney Amerika şehri olmakla övünen bir yerleşim merkezidir.

Şehrin en eski kısmında Catedral Santa Maria La Menor bulunur. Bu katedral, Catedral Primada de America (ilk Amerikan Katedrali) olarak da bilinir çünkü Avrupalıların Amerika kıtasında inşa ettiği ilk katedraldir. Koloni devrine ait bu eski yapı Dominiklilerin övünç kaynağıdır çünkü UNESCO tarafından tarihi sit alanı ilan edilmiştir. Katedralin etrafındaki sokaklar yassı yuvarlak kaldırım taslarıyla örülmüş, hala koloni görüntüsü sergileyen küçük sokaklardır ve şehrin bu kısmını oldukça cazip kılar. Katedrale yürüme mesafesinde restoranlar, marketler, yerel sanatçıların ürünlerinin satıldığı kaldırımlar ve köylü pazarı  şehrin en belirgin özellikleridir. Büyük çoğunluğu melez olan şehir halkı hep yavaş ve sessizdir, gülümsemese de kibardır.

Şehirde trafik karışık ve kalabalıktır. Arabalar öyle eski görünür ki kimilerinin yangından çıkmış olabileceği düşünülebilir. Eğer yeni ve iyi bir araba görürseniz, sahibinin yeraltından kısa bir süreliğine çıkmış olabileceğini düşünmemek elde değildir.

Santa Domingo’dan birkaç dakika uzaklaşınca kırsal görüntü belirginleşir. Kenarda köşede yıkılacakmış gibi duran baraka evlerin önünde kaykılmış uzanan ya da hareketsiz oturmuş bakan insanlar bence Dominik Cumhuriyetinin simgesidir. Eski bir taksinin 4 camı birden açık, rüzgar toz ve toprak içinde kırsal bölgede ilerlerken göze çarpan şeylerden en belirgini evlerin önündeki insanlardı. Bakışlarındaki çaresizliğin yoğun sıcaktan olduğunu düşünmek istiyorum!

Kırsal kesimde, göz alabildiğine şeker kamışı tarlaları hakimdir. Tütün ve  kahve tarlaları estetik açıdan çok güzel görünse de bunun farkına varanlar genelde turistlerdir. Çoğu tarımcılıktan para kazanan halkın yetiştirdiği diğer ürünler arasında taze meyve ve sebze gelir. Kırsalda ilerledikçe çoğunlukla ve yoğunlukla görülen meyvelerden biri kavundur. Ülke şeker kamışı, tütün, kahve ve taze meyve ihraç eder.

Halk turist görmeye alışkındır. Kruz gemileriyle gelen binlerce turist neredeyse haftanın her günü şehri, plajları ve alışveriş yerlerini arı kovanına çevirir.

Turistlerin en çok rağbet ettiği aktivite, yunuslarla oynamak için botlarla açılmaktır.

Yunuslar, akın akın gelen turiste öyle alışmışlar ki adeta yollarını beklerler. Şnorkelle yüzmek ve mercan adalarını izlemek de oldukça yaygındır. Yalnız bu aktivitelere önceden randevu yapmak gereklidir çünkü gün içinde belirli saatler dışında ziyarete izin verilmez.

Fakir ve bilinçsiz halk, korsan taşımacılık yaparak,  ziyaret saatleri dışında turistlerin yunuslarla oynamalarına ve şnorkelle yüzmelerine izin veriyorlar. Dünyanın her yerinde mercan adaları tükenmekte, ama Dominikli yerel halk kısa vadede ceplerini doldururken aslında doğaya ve özellikle mercan adalarına çok zarar verdiklerinin bilincinde görünmüyorlar.

Fakir halkın turistlere sunduğu bir başka seçenek de at sırtında kahve tarlalarının olduğu yüksek yerlere gezidir. Ancak halk gibi atlar da aç, yorgun ve düşkündür! Her ne kadar uyuz görünseler de, sıcakta neredeyse sıçrayan yılanları görünce dört nala koşmayı beceriyorlar!

Dominik’te susuzluk, ormanların yok oluşu, mercan adalarının tahribi ve erezyonla toprak kaybı en belirgin çevresel sorunlardır. Halk sağlığı sorunları arasında çocuk ölümleri, zührevi hastalıklar ve tüberküloz can sıkıcı boyuttadır.

Domimik Cumhuriyeti şimdiye kadar ziyaret ettiğim Latin ülkelerinin en yoksuluydu. Ama henüz Haiti’ye gitmedim, oradan sonra fikrimin değişeceğinden eminim.

 

3 thoughts on “Dominik Cumhuriyetinde Mercanlar”

  1. Sevgili Yazar Arkadaşım,
    Dört yerde “Karahip” olarak kullanmışsınız; doğrusu “Karayip” değil midir?
    https://www.google.com.tr/search?sugexp=chrome,mod=10&sourceid=chrome&ie=UTF-8&q=Karahip

    Ve de “Dominik Cumhuriyeti”, “Dominican Republic” değil de; “Kosta Rika”, neden “Costa Rica” olmakta?

    Madem [Bilgi_Kultur] deniyor, noktalar olamasa da; Türkçe DilBilgisine de dikkat etmeliyiz; değil mi?

    Güzel yazılarınızın devamını dileriz.

    1. Sanıyorum bazen Ingilizce-Türkçe geçişlerde gözümden kaçan hatalar oluyor.. Haklısınız. Iyi yakalamışsınız..Teşekkür ederim.
      🙂

  2. izlenimlerinizi bizlerle paylaştığınız için teşekürler…

Comments are closed.