Son Kuşlar – Sait Faik Abasıyanık

Son Kuşlar öykü kitabını elime aldığımda sadece 102 sayfa olduğunu görüp şaştım.

Daha büyük ve kim bilir belki de ürkütücü bir kitap bekliyordum. Ardından öğrendim ki son baskılarına daha az öykü koymuşlar. Ama sayısı ne olursa olsun öyküler içten ve düşündürücü. İlk öykünün adı kitabın adıyla aynı.

“Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi.” demiş usta!

Babam biz büyürken “biz gene iyi kötü bir şeyler görerek büyüdük ama bu çocuklar onu da göremeyecekler, dünya gitgide kirleniyor” diye hayıflanırdı. Dediği de çıktı! Yiyecekleri, suyu, havası ve toprağı kirlenmiş bir yeryüzü devraldık. Onu da daha kötü halde çocuklarımıza bırakmaya hazırlanıyoruz. Soyu tükenmiş ve tükenmekte olan hayvanlar, adları bile unutulmuş bitki türleri, kimi dünya bölgelerinde kuraklık ve açlık bırakmak üzereyiz gelecek nesle. Usta da ilk öyküsünde böyle demiş dokunaklıca.

Çok severmiş doğayı; özellikle denizi ve balığı. Her çeşidini bilirmiş balığın, ne zaman ürerler, nasıl yakalanırlar, ne zaman yenmelidirler… Alırmış not defterini ve kalemini, izlermiş etrafını ve yazarmış gönlü çektiği gibi. Doğa betimlemelerini oldukça özgür ve tadında yapmış. Okuyucu anlatılan o sahneyi anında çiziveriyor gözlerinin önüne.

Ne çok severmiş yazmayı. En çok da insanı sevmiş. İnsanı mercek altına almış, izlemiş, yazmış. “En cahilden bile öğrenilecek birşey vardır” diyen Galileo gibi Sait Faik de insanın statütüsüne bakmadan bağrına basmış. İşte o yüzden beni etkileyen hikayelerden biri “Gün Ola Harman Ola” öyküsüydü. Mercan Usta’yı anlatmış; cigara içişini, kirpiksiz gözlerini, hikayelerini, rakı içişini, kanto söyleyişini, nereden gelirse gelsin ille de Türkiyeli oluşunu, kemik kakmalı boyacı sandığını, ahrazlığını… Ne ustaymış Mercan usta! Hem insan sarrafı hem işinin ehli! Yakalamış Sait Faik, hayran olmuş, hayranlığını okuyucuyu düşünce silsilesine savurarak dokumuş!

Yazı yazmam için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım” demiş. O hürriyeti hissettiğinde de yazmış, söylemiş keyfine göre! Sorgulayıcı bir dille kaleme aldığı öyküler, inandığını sonuna kadar sorgulayışındaki kararlılık, kapsamlı betimlemeleri, doğurgan fikirleri her öyküde düşündürdü. Edebiyatı edebiyat için yapmış, halka armağan etmiş. Helal olsun!

Biz kitap klübü okurlarına da “helal” demeliyim çünkü ortaokul veya lise yıllarında okumuş olduğumuz bu kitabı bugün bambaşka bir gözle okuyup değerlendiriyoruz. Ustalarımıza sahip çıkıp, gençlerimize tanıştırıyoruz. Son Kuşlar’ı okuyun derim!

 

 

One thought on “Son Kuşlar – Sait Faik Abasıyanık”

Comments are closed.