Yeni bir çalışmaya göre fobik endişe, yani yoğun korku ve endişe, erken yaşlanmaya neden oluyor.

Brigham and Women’s Hastanesinde, 42 ile 69 yaş aralığında 5.243 kadından toplanan verilerin ve kan örneklerinin analizi sonucu yoğun korku ve endişe biyolojik olarak yaşlanmayı hızlandırıyor.

Genelde kadınların daha çok endişelendiği biliniyor. Ama toplumların genelinde korku ve endişe azımsanamayacak kadar belirgindir.

Fobik endişeler içine  arachnophobia (örümcek korkusu), agoraphobia (belirli zamanlarda önlenemez endişe ve korku), doğal felaket korkusu, yılan korkusu, yükseklik korkusu, kapalı yer korkusu, fırtına korkusu, uçma korkusu, toplum önünde konuşma korkusu, ölüm korkusu, mikrop korkusu, karanlık korkusu veya sosyalleşme korkusu gibi bozukluklar girebilir.

Bu çalışmanın sonuçlarına göre psikolojik stres, yani fobik endişe, prematüre yaşlanmanın davetiyesi olarak belirlendi. Biraz daha detay vermek gerekirse; endişe ve kısa telomerler arasında bir bağlantı var. Telomerler kromozomların ucunda bulunan DNA protein kompleksleri olarak tanımlanabilir ve bu mekanizmalar biyolojik yaşlanmanın belirleyicileri olarak bilinir.  

Yalnız unutmayın ki, sonuçlar yoğun endişenin erken yaşlanmayla bağlantısını bulsa da sebep sonuç ilişkisi düşünüldüğünde biraz dikkatli olunmalıdır.

Erken yaşlanmış her kişinin fobik endişe kurbanı olduğunu düşünmek doğru olmaz. Ya da fobik endişeli her insanın erken yaşlanacağını düşünmek de her zaman anlamlı değildir. Sonuçta bilimsel çalışmalar istatistiksel verilerin bir dökümü olduğundan bulgular birer genellemedir. 

Daha önce yapılan çalışmalar sigara içmek ve obezite ile biyolojik yaşlanma arasında korelasyon bulmuştu. Bir başka çalışma tek yumurta ikizleri arsında yapılmıştı ve endişeli şahısların daha erken yaşlandığını kanıtlamıştı.

Kişinin yaşadığı coğrafyanın bile yaşlanmaya etkisi olduğu bilinmektedir. Bu durumda fobik endişenin erken yaşlanmaya yol açacağını düşünmek normal olsa bile tam ve kesin nedenini anlamak için daha çok çalışma yapılması gerekir.