Neslişah – Murat Bardakçı


Murat Bardakçı’nın son Osmanlılar ve Neslişah Sultan’la ilgili bu tarihi belgeseli ilk bakışta çok ürkünç!

Kitap 400 küsur sayfalık bir çalışma ve kapağını açmadan önce okuyabileceğinizi ya da okuyamayacağınızı sorgulatıyor.

Kitap büyükçe, ağırca, iyi kağıda basılmış, özel fotoğraflarla süslenmiş, akıcı bir dile sahip ve en önemlisi de tarihimizin bir dönemine ışık tutmuş.

Bu eser eğer isterseniz tek okumalık, neredeyse magazin nevinden bir kitap olabilir, çünkü dili oldukça yumuşak ve sürükleyici. Ama aslında ilk elden bilgiler dokümanlaştırıldığından iyi bir tarihi referans kitabı da olabilir.

Neslişah Sultan, son padişah Sultan Vahideddin ile son halife Abdülmecid Efendi’nin torunu olarak dünyaya gelir.

Osmanlı hanedanına kayıtlı en son prensestir. Hayal meyal hatırladığı saray ihtişamından sonra küçük yaşta ailesiyle birlikte sürgüne gönderilmiş, art arda beklenmedik serüvenler yaşamış, acılarla, yoksulluklarla, mahkemelerle, kendi evinde hapislerle ve sıkıntılarla geçirmiş hayatını! Kendi evinde göz hapsi nasıl olur diye sorarsanız, Neslişah Sultan’ın Mısır’da, Mısır Prensiyle evlendiği ipucunu da vereyim.. Neslişah gerçekten serüven dolu bir hayat yaşamış.

Kitabı okurken “Demek bir prensesimiz varmış ve küçük yaşta sürüldüğü ülkesine orta yaşlarda dönebilmiş.. Demek bizim aristokratlarımız sürgünde hayatı böyle yaşamış.. ” gibi hayret nidaları savurdum.

Bu eseri elime alana kadar böyle bir tarihi olaydan haberim yoktu. İsviçre, Fransa ve Mısır’da geçen sürgün hayatı yoksulluklar ve bekleyişler ve kabullenişler ve sürprizlerle dolu!

Kitapta kovulmuşluk, yenilgi ve bekleme öğeleri çok baskın.

Sayfalardaki tarihi karakterler saray beyefendisi ve saray hanımefendisi olarak yetiştirildiklerinden, saray dışında fonksiyonel olamamışlar. O yüzden ellerinden hiç bir iş gelmemiş ve sürgünde para kazanamamışlar. Aslında düşünülse yapabilecekleri birkaç şey çıkardı ama onlar akrabalardan gelecek parayı beklemekten bitap düşmüşler. [Liseden bu yana çalışıp para kazanan biri olarak sürgünde akrabalardan para beklemeyi hiç ama hiç anlayamadım ama tabi ben hanedan soyundan gelmiyorum!]

Evet beni şaşırtan en önemli olay, hanedan soyundan olan herkesin sürgünde çalışmak yerine oradan buradan gelecek parayı beklemesiydi. Bir çoğunun sonu sefillik içinde ölmek oldu.

Beni şaşırtan bir başka şey de Neslişah’ın annesine talip olanlardan birinin Atatürk olmasıydı. Murat Bardakçı bu konuda birkaç yorum da koymuş satırların arasına.

Kitapta biraz fazla tekrar var. Eğer o tekrarlar olmasaydı sayfa sayısı doğal olarak azalabilirdi.. Ama kitap aynı zamanda hanedan isimleriyle dolu olduğu için tekrarlar yer yer yararlı oldu. Doğal olarak isimleri akılda tutmak hayli zor.

Fenerbahçe meraklısına ilginç bir parça tarih:  Murat Bardakçı diyor ki 15 asırlık İslam Tarihi’nin son halifesi Sultan Abdülâziz’in oğlu Abdülmecid Efendi, son halifenin tek oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi de Fenerbahçe’nin ilk başkanlarındandı. Kulübün 1919 ile 1924 arasında başkanlığını yapan şehzade, hilâfetin kaldırılmasından sonra sürgüne gönderildi ve hayata 1969’da Mısır’da veda etti.

Bu tarihi çalışmada Neslişah Sultan’ın İstanbul silüetine bakarken gördüğü ince minareler, saraylar ve nadide yapılar karşısında söylediği su sözler –günümüzün hantal yapılarıyla kıyaslanınca– ne de manidar: “Güzel olan ne varsa dedelerim yapmış!