Körlük – José Saramago


Bir kitap okudum şöyle diyordu: “Körlük salgındır. Bizler bakar körleriz. Görüyoruz ama aslında görmemiz gerekeni görmüyoruz. Asıl görülmesi gerekenler gözle değil, ruhla görülür.” Tabi bu sözlerin aynısını kitapta bulamayacaksınız, çünkü bu şekilde yazılmamış.

Kitap 360 sayfalık bir çeviri. Portekizli yazar Jose Şaramago tarafından yazılmış, daha sonra filmleştirilmiş bir eser.

Romanda işlenen konu, içinde yaşadığımız düzenin kör ettiği toplumlar. Yani tab bir rezalet!

İnsanlık özelliğimizi yitirişimiz, herşeyin maddiyata bağlanması ve kör gözlerle dahi insanın insanlıktan çıkışı anlatılıyor. Bu dünyada yaşama amacımızın, hep bir telaş ve koşuşturmaca içinde, kendi beşeri zevklerimizi doyurmaktan öteye geçmeyişi. Kafaları ve zihinleri hep meşgul eden şeyler özel mülkiyet, borsalar, vergilendirme, faizler, kazanç, üretim, tüketim, yemek, içmek, dinlenmek, zevkler, silahlar, savaşlar, karaborsa, yasalar, yasa dışılık, haklı veya haksız kazanç, para, para, para!

Yazar romanda insanların körlüğü metaforundan çıkarak yaşamların körleşmesine gönderme yapıyor. Çiğ süt emmiş insan hep kendini düşünürken, bozgun, yağma, tüketme, çalma, vurma, kırma, öldürme eylemlerini göz kırpmadan yapıyor. Ne pahasına? Hayatta kalabilmek ve günü idame ettirebilmek uğruna.

Kör olan bir toplumda tek görebilen roman kahramanı kadın da aslında bizlere insanlık dersi veriyor. Öyle bir toplum düşünün ki herkes kör, eskiden kör olanlar körler alfabesini bilse de, değnekle hayatlarını devam ettirebileseler de yeni ve çoğunluk haline gelmiş körlerin arasında tükenmeye mecburlar. Yani bilinçli körün, yeni köre üstünlüğü yok. Tek bir üstünlükten söz edilebilir o da gören bir çift gözün körler nüfusuna üstülüğü. Görebilen göz üstünlük taslıyor mu? Asla! Bu kadın gücünü diğerlerini ezmek ve saltanat sürmek için kullanmıyor, tam bir lider olarak grubuna yol gösteriyor.

Biraz zayıf ve ezik bir karakter gibi görünse de aslında insaniyeti elinden bırakmayan üstün bir ölümlüyü canlandırıyor. Bütün o kargaşanın, açlığın, susuzluğun, pisliğin, salgınların ve rezilliğin içinde grubundakileri  rahatlıkla bırakıp kendi başının çaresine bakabilirdi. Öylesi belki daha kolay olurdu. En azından kendi boğazı için yiyecek arardı. O ise gruptaki yaşlı adam, küçük çocuk, karı-koca, genç ve eğitimsiz bir kız ve kendi kocası için tükenme noktasına gelene kadar uğraştı.

Gözleri gören kadınının işi aslında diğerlerinden daha zordu. Körler etrafı göremedikleri için sokakların rezaletini sadece duyumsuyorlard ı, oysa kadın hem görüyor hem duyumsuyordu. Bu kabus içinde ayakta kalmayı başardı. Grubunu da ayakta tuttu. Bence o tam bir liderdir.

Fatoş’ça:

Körlük romanı anadilinde, yani Portekizce’de, daha etkileyici yazılmış olmalı. Türkçe çevirisi biraz baştan savma gibi geldi. Özellikle kitabı okurken, aynı paragrafta şimdiki zamanın değişik çekimlerinin kullanılmış olması, şimdiki zamanın geçmiş zamanla yan yana kullanılması rahatsızlık vericiydi. Biraz daha dikkatli yazılabilirdi, çünkü okuyucu romanın seyrine dalmışken gramer hatalarına takılarak serüvenden uzaklaşmak istemez.

Kurgu sevenlere Jose Şaramago’nun Körlük isimli romanını tavsiye ederim.  Romanda hala insani değerlerini koruyabilenlere ayakta sunulan alkış var. Ben de  gönül gözüyle gören insanların hepsini alkışlıyorum.