Hayat, Okulun İzdüşümüdür


Hayat dediğimiz şey aslında okulun izdüşümü değil midir? Okulda öğrendiklerimiz hayata yansıyacaktır. Yani okul sadece kitap bilgilerinin öğrenildiği bir yer değildir.

Yetişkinlerin hayatında olan herşey okulda daha küçük ölçekte yaşanır.

  • Okul, ilk öğrenim, lise veya üniversite hayatını kapsayabilir. Okulun ilk yıllarında aileden harçlık alırız. Üniversitede ya çalışarak ya da evden gelen parayla belirli süre idare etmek zorundayızdır. Ve yetişkinler için de aynı şey söz konusudur.. Onlar da para kazanır, ayın sonunu getirme çabasındadır.
  • Okulda sınavlara hazırlanırız, iyi not almaktır amaç. Yetişkineler hayat mücadelesinde yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalışırlar. Hayat da çoktan seçmeli bir sınav değil midir?
  • Okulda ödevleri hazırlar sunarız. Büyüdüğümüzde kendimiz, ailemiz ve çevremiz için sorumluluklarımızı yerine getirmek tam bir ödevdir. İyi hazırlanmış ödevler, diğerlerinden daha seçkin ve başarılı olur.
  • Okulda gönlümüzü ille de birine kaptırırız. Onu düşünerek yatar, onu düşünerek kalkarız. Gerçek hayatta da gönül bağımız vardır. Düşündüğümüz bir eşimiz, ailemiz, çocuklarımız ya da sevgilimiz vardır.
  • Okulda da aldatmaca olur. Bazen birinin elinden sevgili almak şeklinde ortaya çıkar, bazen kopya çekmek olarak. Gerçek hayattaki sadakatsizlik, hırsızlık, yalan, dolan, kandırmaca, haset, fesat gibi konuları okuyucunun hayal dünyasına bırakıyorum.
  • Okul rekabet ortamıdır. Hayatta rekabet kaçınılmazdır.

Öğrenciler okulda ne kadar adaplı davranırsa, hayatta da etiklere o kadar düşkün yaşarlar. Bu nedenle öğrenciler okulda profesyonel davranmayı öğrenmelidirler ki daha sonra hayata yansısın. Sonuçta okula gitmek bir yığın bilgiyle beyni doldurmak değil, çalışma etiklerini öğrenmek, hayat becerisi kazanmak ve ileride uygulamaktır.

Dürüstlük, sadakat, iş ahlakı, çalışma bilinci, zaman yönetimi, saygı gibi iyi özellikler hem iş hayatında hem özel yaşamda aranan özelliklerdir.

Öyleyse, öğrenciler okulda kopya çekiyorsa, birisinin sevgilisini ayartmaya çalışıyorsa, ödevleri son dakikada üstünkörü yapıyorsa, derslere geç kalıyorsa, yalan söyleyip hırsızlık yapıyorsa büyük olasılıkla hayat boyu bu kötü davranışları sürdürecektir.

Öğrenciler okul yaşantısının gerçek hayata bir yansıma olacağını görmeli ve bu süreyi hayat becerilerini arttırmak için kullanmalıdır.

Bu yazı ile öğrencilerin genelde yalan söylediğini, hırsızlık yaptığını, kopya çektiğini, saygısız, ilgisiz, bilinçsiz bireyler olduğunu söyleyeme çalışmıyorum. Bunu söylemeye ne yetkim var ne de hakkım. Okuldan mezun olmanın, diploma almanın yeterli olmadığını söylemeye çalışıyorum. O diplomanın etrafındaki fiyonk insanlıkla örülü olmalıdır diyorum!

Sorun şu ki, okulda birçok genç istenmeyen bu davranışlara bir şekilde esir oluyor. Eğer büyükler olarak bu yanlışı görmez ya da görmemiş gibi yaparsak yanlış mesaj veririz. Gençleri karşımıza alarak okul yaşantısının gerçek yaşantıya yansıma olduğunu [her fırsatta] hatırlatmalıyız.

Fikirlerimi paylaşmak için konunun uzmanı ya da öğretmen olmam gerektiğini düşünmüyorum. Ben bir anneyim. Anneler çocuğun hayatındaki ilk öğretmenlerdir; kendisi yaşlanıp çocuk büyüdüğünde, anne hayat koçluğuna atanır! Benim annem hayat koçumdur. Her anne sonunda hayat koçu olur, bazıları daha bilmiş koçlardır. Hayat, okulun izdüşümüdür diyen kimdi? Tabi ki annem.. Belki aynen bu sözlerle söylemedi (ön tekerlek nereye giderse arka tekerlek de oraya gider der kendisi..) ama çocuklarının dimağına bu fikri zerk eden annemdir. Kulakların çınlasın canım annem! Ve bir de.. Okul her yerdir.. Ailedir.. Okuldur.. Mahalledir.. Toplumdur..

Toplumun inşası kadına bağlıdır… Çünkü çocuğun ilk öğretmeni annedir… Annenin çocuğa verdiği mesajı, çocuk da dünyaya verir (Malcolm X)