Bilginin Nereden Geldiği Önemlidir


Zaman ne kadar hızlı geçiyor! Zamanın hızına paralel olarak bilgi de katlanarak artıyor. Tam olarak söylemek gerekirse bilgi her yıl iki kat artıyor. Teknolojinin astronomik hızla ilerlemesi nedeniyle bilgiye daha çabuk ulaşıyoruz. Her saniye yenilenen bilgi, hızlı teknolojiyle dimağlarımıza zerk ediliyor.

Her gün adeta pompalanan yeni bilgiyle nasıl başa çıkarız? Yapabileceğimiz şey mümkün olduğunca çok bilgilenmek, mümkün olanın en iyisini yapmak.  Yalnız bilgi elde etmenin en önemli kısmı doğru bilgidir. Bilgiye nereden ulaştığımızın önemi vardır.

Özellikle günümüzde TV’den, radyolardan, telefon ve bilgisayar aracılığıyla Internet’ten, kağıt ya da online gazetelerden bilgi almak kolay. Ama doğru ve inanılır bilgi almak zor. Etkiye tepki vermek kolay. Önemli olan ne bildiğimizden çok, aldığımız bilgiye nasıl tepki verdiğimizdir.

Dil yetisi ve düşünce birbirinden ayrılmaz. Dil becerisi dünyayı şekillendirir. Konuşmamız görüş açımızı anlatır. Bize bilgi veren mecralar da kendilerine özgü dil becerisini kullanarak olaylardan haberdar ediyorlar. Bizlere neyin nasıl ve ne şekilde verilmesi gerektiğini iyi biliyorlar. Bir anlamda güdümlü medya ile karşı karşıyayız. Bu durum sadece belirli coğrafyalarda yaşanmıyor, dünyanın her yerinde, medyanın neyi duyurup neyi duyurmayacağı önceden bellidir. O nedenle bilgiyi nereden aldığımızın önemi vardır. Bilgiye ulaştıktan sonra durup düşünmeden tepki moduna geçmek de yanlıştır.

Yanlışa tepki verilmesi gerekir ama bunun kadar önemli olan bir başka şey de yanlışı düzeltmek için bir yol haritasına olan gereksinimdir. Böyle bir plan olmadan tepki vermek hiç bir yere götürmez. Öyleyse aynı düşünce yapısındaki insanların biraraya gelerek fikirleri tomurcuklandırması ve seslerini duyurması gerekir. Bölük pörçük reaktif hareketler sadece toz kaldırır, sonuçsuz kalır, moral bozar.

Kısacası, özellikle günümüzde, tepki vermeden önce bilginin nereden geldiğini bilmek önemlidir.