Ötekileştirilenler


Yazıma başlık bulmakta zorlandım. Dün katıldığım bir seminerin konusu farklı insan grupları arasında köprü kurmak üzerineydi. Kendi yazım için düşündüğüm başlıklar arasında şunlar vardı: Çeşitlilik İçeren Topluluklar, Cemaatler, Farklılık İçeren Camialar ya da cemiyetler, Farklı Gruplar, vs., Ben Ötekileştirilenler başlığında karar kıldım. Dışlanmışlık da bir başka isim belki de..

Seminere başlamadan önce orada konuşulanların paylaşılmamasını istediler, elimize verdikleri belgeleri okumamızı altına imza atmamızı da şart koştular. “Devlet sırrı gibi nasıl bir seminermiş!” dediğinizi duyar gibiyim. Ben verdiğim söze sadık kalarak orada konuşulan hiç birşeyi kelimesi kelimesine aktarmayacağım. Sadece gözlemlerimi ve öğrendiğim birkaç şeyi özet olarak paylaşacağım.

Her toplumda ‘ötekiler’ vardır. Ötekileştirdiğimiz grupları genelde ırk, cinsiyet, cinsel orijin, yaş, din, mezhep, siyasi düşünce, milliyet gibi stereotipi haline getiririz.

Biraz koyu tenliyse doğulu,  çok gençse sübyan, biraz yaşlıysa iş bitmiş, kadınsa aklı kısa, erkekse sert ve dominant, müslümansa terörist, budistse anlaşılmadık muamma, sağcı, solcu, dinci, nurcu, ulusçu, Atatürkçü, cemaatçi, şuncu, buncu.. İlle de ötekiler vardır.

Ötekileştirilmiş grupların her toplumda olduğunu ve aradaki uçurumları geçmek için köprüler kurmak gerektiğini seminer boyunca yinelediler. Üç erkek konuşmacıdan ikisi gay idi. Homoseksüel olduklarını espriler yaparak anlattılar. Gay olmanın farklı bir ülkede yaşayan yabancı olmak gibi, beyazların arasında zenci ya da Amerika’da Meksikalı olmak gibi ötekilik içerdiğini söylediler.

Dinleyicilerin yaşları 20 ile 70+ üzerinde değişiyordu, birçok dine mensup, değişik diller konuşan, farklı yaşantılardan gelmiş dinleyiciler seminer boyunca kimlerin ne şekilde ötekileştirildiğinin bilincine vardı. Sürekli küçük gruplar halinde verilen talimatlara uyarak alıştırmalar yaptık. Dersin sonunda kimse kimseye “öteki” olarak bakmıyordu.

Seminerin amacı bize nasıl davranıldığını ve buna tepki olarak bizim nasıl davrandığımızın farkına varmamızı sağlamaktı. Seminer herkesin yüksek sesle “risk almayı severim” ve “hata yapmak sorun değildir” demesiyle başladı. Kendimize ait özellikleri pozitif ve negatif açılardan değerlendirebilme meziyeti kazandık. Çocukluktan beri beynimize zerk edilen çoğu negatif düşünceleri ayıklama fırsatı bulduk. Bunları yaparken olaya “ben iyiyim sen kötüsün” edasıyla değil, “hepimiz farklıyız ama bu toplumun fertleriyiz o nedenle birbirimizi dinlemeli ve anlamalıyız” mentalitesiyle yaklaştık.

Örneğin bir alıştırma esnasında iki kişi karşılıklı geçerek önce bir özelliğini yerin dibine batırıp çıkarıyor daha sonraki alıştırmada aynı özelliği göklere yükseltiyor. Bu alıştırma sırasında karşımda Brittany isminde genç bir kadın vardı. Brittany 13 yıl ponpon kız olarak çalışmış (spor aktivitelerinin aralarında ponponlarla seyirciyi eğlendiren, atletlere moral veren kızlardan).

Brittany şimdi nükleer fizik mühendisi olarak çalışıyor. Onun seçtiği özellik ponpon kızlıktı. Önce ponpon kızların toplumda hiç sevilmediğini, hepsinin şımarık olduğunun düşünüldüğünü, her önüne gelenle yatıp kalktıkları sanıldığı için ötelendiklerini söyledi.

Benim bu alıştırmada kullandığım özelliğim ABD’de bir Türk oluşumdu. Türklerin [mahallede, komşular arasında] sürekli yemekler düzenleyip parti yapan bir grup olarak görüldüğünü, bağırarak konuştuklarını, misafirlikten ayrılmadan önce kapının önünde yarım saat vedalaştıklarını ve Türkiye coğrafyasından, konuşulan dilden, ülke kültürününden habersiz Amerikalılarca “uzak durulması evla yabancı” olarak görüldüklerini söyledim. (Biraz abartıydı tabi.. Brittani ile epey gülüştük..) Yalnız itiraf etmeliyim ki Türk toplumu hakkında birden aklıma gelen bu düşünceleri dillendirmek biraz tuhaftı. Olumsuzluklar söz konusu olunca pek birşey bulamadım, başka da birşey gelmedi aklıma! 

Ardından aynı özelliklerin iyi yanlarını söylememiz istendi. Brittany ponpon kız olduğu için güzel bir fiziğe sahip olduğunu, nereye gitse konuşma konusu açıldığını, ponpon kızlık yaptığı sürede birçok ülke gördüğünü söyledi.

Benim sıram geldiğinde yemeklerimizin nefasetinden, insanlarımızın arkadaş canlısı olduğundan, fen ve matematik ağırlıklı eğitim sistemimizden, ABD’de hangi üniversiteye başvursak havada kapıldığımızdan ve Amerikan yaşantısına getirdiğimiz renklilikten söz ettim.

İnsanın kendisine ait bir özelliği hem olumsuz hem de olumlu yönden irdelemesi gerçekten alışılmadık bir şey ve oldukça zor.

Seminer uzundu ve birçok şeyden bahsedildi. Ancak dediğim gibi fazla derinlemesine anlatmak istemiyorum. Çıkarılacak ders: Kendini ötekinin pabucunda düşün! Kendini onun yerine koy! Tekrar gel bulunduğun yerden düşün! Her toplumda ötekileştirilmiş gruplar vardır, sınırları aşarak birbirine ulaşmak, ortak düzlemde buluşmak barış için gereklidir.  Şovenizme  kaçılmadan farklılıklardan gurur duyulmalı, çeşitlilik kutlanmalı, her seferinde ötekileştirilenlere daha sık ve büyük adımlar atılarak görülmez duvarlar yıkılmalı ve araya sağlam köprüler kurulmalı.

One thought on “Ötekileştirilenler”

  1. Merhabalar. Fatoş Hanım.

    İnsanların çevrelerine ördükleri o gürünmez ön yargı duvarı yıktıkları zaman, herşey güzelleşecektir. Ancak ön yargıları yıkmak için çok çaba sarfetmek gerekiyor.

    Saygılarımla.

    Yusuf YAMAN

Comments are closed.