Danimarka’da yapılan geniş çaplı bir bilimsel çalışmanın sonucuna göre gebelikte yaşanan günlük stres doğumdan sonra bebeklerinin sağlığını etkiliyor.
Günlük stress dendiğinde hayat stresi ve emosyonel (duygusal boyutta) stresten bahsediliyor. Hayat stresi kadının işi, evi, içinde bulunduğu ilişkisi ve sosyal bağlantılarıyla ilgili her türlü stresi kapsıyor. Buna karşılık emosyonel stress endişe, asabiyet ve depresyon gibi durumlardan söz edildiğinde ön plana çıkıyor.
Hamileliği sırasında hayat stresi yaşayan kadınların çocukları mental ve davranış bozuklukları, solunum yolları hastalıkları ve çeşitli enfeksiyonlara [diğer çocuklardan daha fazla] maruz kalıyor. Buna karşılık, emosyonel stres yaşayan kadınların çocuklarında daha az sorun ve rahatsızlık görülüyor.
Doğal afetler sırasında hamile olan ya da hamileliği sırasında sevdiği bir yakınını kaybeden kadınların çocukları ileriki yaşlarda astım gibi solunum yolları enfeksiyonlarına, çeşitli cilt enfeksiyonlarına, göz ve kulak rahatsızlıklarına, hatta davranış bozukluklarına maruz kalıyorlar.
Bu çalışma için araştırmacılar 1996 ile 2003 arasında doğum yapan 60 bin Danimarkalı kadına sorular sordu. Gebeliğin son üç ayında kadınlar telefonla aranarak stres durumları bulgulandı. Yine bu kadınlara doğumdan 6 ay sonra ulaşılarak yaşantılarındaki stres seviyesi hakkında sorular soruldu.. Bu iki değişik zamanda yaşanan stres karşılaştırılarak, maternal (gebelikte veya gebelikten sonra) stresin bebek sağlığıyla ilgisi tespit edildi.
Araştırmacılar diğer faktörleri de değerlendirdiler; örneğin hamılelıkte sigara içilip içilmediği ya da öteki sağlık sorunları yaşanıp yaşanmadığı gibi. Bebek doğduktan sonra sağlık bilgileri incelendi ve ne tür rahatsızlıkları olduğu kaydedildi. Daha sonra bu çocukların sağlık kayıtlar en az 7 yaşına kadar takip edildi.
Bulgular açıkça şunu göstermiştir ki gebelikte hayat stresinin bebek ve çocuk sağlığına olan etkisi emosyonel strese göre çok daha belirgindir. Temel olarak hayat stresi ciddi enfeksiyonlarla bağlantılılıdır. Aynı zamanda hayat stresi göz, kulak, cilt problemleriyle sindirim sistemi bağlantılı sorunların da kaynağı olarak bulunmuştur.
Buna karşılık araştırmacılar gebelikte emosyonel stresle çocuk sağlığı arasında daha az bağlantı ortaya çıkardılar.
Çalışma sonuçlarına göre günlük hayat stresinin bir sağlık belirleyici ölçümü olabileceğine karar verildi. Araştırmacılar sağlık belirleyicisi olarak hayat stresini, bebek sağlığıyla doğrudan ilintili bir ölçek olarak kullanmayı düşünüyorlar. Kısaca hamile kadının hayat stresi emosyonel stresoten daha çok zarar verebiliyor.