Sosyal Medya ve Dezenformasyon


Sosyal medya harika birşey, değil mi? Herkese eşitlik veren, herkesin sesini duyurmasını sağlayan bir ortam. Herkesin dilediğince sesini yükselttiği bir ortamda dezenformasyon riskini de göz önünde bulundurmak gerekir.

Google patronu Eric Schmidt Yeni Dijital Çağ kitabında ”herkes sosyal medyada eşittir” diyor. “Eline akıllı telefon geçiren herkes sosyal medyaya girer ve kendini ifade eder, bu yolla bir anlamda eşitlik hissedilir” diyor. Schmidt kitabında dezenformasyon olgusuna da defalarca parmak basıyor. Buna güzel bir örnek geçen pazar günü Kanada’nın Fort Erie şehrinde yaşandı.

Birkaç kişi arasında geçen bir kavganın bıçaklama ile son bulması, cep telefonlarının devreye girerek sosyal medya trafiğine hız kazandırmasına neden oldu. Dolayısıyla kısa sürede bir kaos ortamı yaratıldı. Facebook ve Twitter kullanıcıları olayı gördükleri şekilde yayarken şahsi açıklamalar yaparak gördüğünü sandığı şeyleri Internet hızıyla onbinlerce kişiye aktardı. Yani her kafadan bir ses çıktı!

Sosyal medya demek, anında binlerce insana ulaşmak demektir. Twitter ve Facebook gibi sosyal medya mecraları yaşantımızı geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde değiştirdi. Arap baharında, Türkiye’de yaşanan Gezi Parkı olaylarında, Brezilya’daki eylemlerde ve en son Mısır’da da insanların yegane iletişim aracı haline geldi.

Aynı anda binlerce insana ulaşmak iyi güzel ancak yanlış bilginin de aynı hızla binlerce insana ulaşacağı olasılığını gözden kaçırmamak gerekir. Pazar akşamı Kanada’da yaşanan bıçaklama olayında yayılan bilgi gerçeklikten uzaklaşarak yayıldıkça yayıldı, dezenformasyon oldu!

Bıçaklama sonrası olay mahaline gelen polis her zamanki prosedürü uyguladığı halde, sosyal medyada yayılan yanlış bilgi nedeniyle ortamın Boston Maratonu da  kafa karıştırdı..  Birkaç anlaşılması güç karenin sürekli gösterilmesi yanılgılara neden oldu ve büyük telaş yarattı. Yaralananların ve ölenlerin sayısı yanlış verildiği gibi katilin de yakalanamadığı dedikodusu hızla yayıldı. Olay sırasında orada olan herkes sosyal medyayı kendince bilgilendirirken yanlış bilgi de İnternet hızıyla yayıldıkça yayıldı.

Ertesi gün polisten gelen açıklama ile anlaşıldı ki olay üç kişi arasında geçmiş, bir kişi türbişon kullanarak birini yaralamış ve sonra kaçmıştı. Suçlu daha sonra teslim olmuştu. Yaralanan şahsın aldığı yaralar ağır değil, hafifti!

Polis teşkilatı sosyal medyanın yarattığı panik nedeniyle epey öfkeliydi. “Bilginin nereden geldiği önemlidir” diyen polis yetkilileri sosyal medyadan gelen bilgiye her zaman itibar edilmemesi gerektiğini, gazetelerden ve haber organizasyonlarından gelen bilginin her zaman güvenilir olduğunu söyledi. Trolleri de hiç atlamayalım.. Onlar kim diyenlere işte link!

Fatoş’ça:

Herkesin akıllı telefon, kamera ve diğer teknoloji harikalarıyla gezdiği günümüzde, haberi haber kaynaklarından almak daha doğru, özellikle ciddi ve önemli durumlarda. Dezenformasyon yaymak ve insanları telaşlandırmak sosyal medyanın pek iyi becerdiği bir şey çünkü insanlar gördüğünü sandığı şeyi paylaşarak olayları yanlış aktarabiliyorlar. Belki de yeni dijital çağda bile haber için sosyal medyaya değil, haber kaynaklarına dönmeli ve dezenformasyon riskini azaltmalıyız.