Neden Blog Okuruz?

Son zamanlarda blog siteme trafik daha da arttı. Bunun bir nedeni sitemin üçüncü yaşını doldurmuş olması; dolayısıyla yazıların sayı ve çeşidindeki artış olabilir.. Diğer nedenleri okuyucularımdan duymak isterim. Bu arada “Neden Blog Okuruz?” sorusuna cevaben birkaç maddeyi kendimce sıralamak isterim.
Merak
Bir blog yazısı magazin yazısı değildir. Reklam olmadığı gibi, gazete yazısı da değildir. Bloglarda amatör bir içtenlik vardır. Kişisel dokunuşlarla doludur.  Genelde insan öğesi ortaya çıkar. İnsanın günlük yaşamına ait ayak izleriyle doludur. Blog yazıları yazarın özel hayatından emareler taşır. Bazı yazılar daha sonra devam edilecek şekilde bırakılır. Meraklı okuyucu, devamı bulmak için tekrar tekrar gelir. Okuyucu yazarın hayat stilini, evini, hobilerini, değerlerini, görüş açısını ve yazara ait diğer özellikleri analamak için gelir. Yazarın gözünden dünyaya bakmak farklı bir haz verir.. Yazar, okuyucu yorumları sayesinde okuyucularla interaksiyonda bulunur. Sevgili okurlar! Bunun üzerine yorum kutusuna yorum bırakmanız şart oldu!
Yalnız Olmadığını Anlamak
Bloglarda öyle yazılar paylaşılır ki, okuyucu “Demek benden başkaları da aynı şeyden geçmiş.. Demek yalnız değilim..” diyebilir.. Başkalarının deneyimlerini duymak bir nebze olsun rahatlatır.
Kişisel Gelişim
Bir başkasından yeni birşey öğrenmek isteyenler için bloglar kaçırılmayacak fırsatlardır. Dijital çağda hergün yeni şeyler öğrenmek durumundayız. Okuyucu bloglarda yeni şeyler bulabilir. Yeni şeyler hem kişisel olabilir hem de bilimsel. Örneğin füzyonblogda karşılaştığınız yazıların bir kısımı tamamen kişisel deneyimlerdir. Bazıları yazma denemeleridir.. Diğerleri ise en yeni bilimsel çalışmaların özetleridir. Belki de birçok kişinin bu siteye tekrar tekrar gelmesinin nedeni bu yeni araştırmalara ait bilgilerdir.
Günlük Hikayeler
Bloglarda günlük yaşama ait hikayeler vardır. Bu hikayeler hayal ürünü olabileceği gibi, tamamen gerçek olayları yansıtıyor da olabilir. Gerçek ya da kurgu.. Okuyucu herhangi başka bir insanın yazısından okuduğu olayları daha kolay “normalize” edebilir.
Bir Süreliğine Kaçış
Eğlendiren, yemek tarifleri veren, fotoğraflar ve videolar paylaşan, hayat tecrübeleri anlatan bloglar bir kaçış ortamıdır. Bir süreliğine günlük haberlerden, moral bozan olaylardan ve hayattan kaçar bloglara sığınırız.  Günlük kaçış için blog siteme gelenler varsa, bunu da duymak isterim.
İyi Yazı Okuma İsteği
İnternet sayesinde klavye sahibi olanlar arttı. Klavyesi olan herkes yazmaya başladı; ama iyi ama kötü! Bazı blog siteleri olayları herkese hitap edecek günlük dilde anlatırken, aynı zamanda dilbilgisi ve imla kurallarına da dikkat ediyor. Ama maalesef hepsi dikkat etmiyor! Çok kötü Türkçe ile çok büyük hatalarla yayınlayan siteler de var.. Ben Türkçemi iyileştirmek için yazıyorum. Ve inanıyorum ki yazılarım hergün daha da iyileşiyor. Belki de bu nedenle yazılarım daha fazla ilgi çeker oldu. Hiç birimiz ünlü bir yazar gibi yazamayız. Ama yayınlamadan önce “editör” şapkamızı giyerek kendi yazımızı gözden geçirip hataları temizleyebiliriz. İyi bir blog demek, sıradan bir konuyu magazinsel bir dille paylaşmak demektir. Ama magazine dili kötü edebiyat yapıyorsa bundan ne okuyucunun ne de blogun fazla kazancı olamaz.
Bloglar Orjinaldir
Okuyucu orjinal yazılar arar. Fakat bunu yaparken başka blogların orjinal yazılarının kesilip yapıştırılmasından hoşlanmaz.  Blog yazıları otantik olmalıdır çünkü okuyucuya saygı başka türlü gösterilmez! Yalancı, uyduruk, çalınmış, hırsızlık ürünü, fake, sahte, çakma, bogus.. Bunlar okuyucuyu kızıdırır.. Okuyucuya saygı duyulmadığının göstergesidir. Yazılar kısa olsa bile, özgün olmalıdır. Ve Hüseyin Özbay der ki: “Yazmak zamanın kelimelerle fotoğrafını almaktır bence..” Aynen!
İlham
Yazılarda yemek tarifi olabilir, teknoloji, sanat, edebiyat ya da herhangi başka bir deneyim olabilir.. Blog sitesini ziyaret edenler ilham edinmek isterler.
Peki ya siz… Siz neden blog yazıları okursunuz? Neden buradasınız? Yorumlarınız yazılarımızı yönlendirmek açısından çok değerli.. Bilin istedim..

Blog okuyun.. Daha çok blog okuyun!

blog yazmak

Blog Deyince
Freelance Yazmak
Bize Katılın
Şirket Blogları
Internet Yazarlarına Gelsin
Entellektüel Malvarlığı

Firma Blogları

Neden Blog Okuruz?

 

One thought on “Neden Blog Okuruz?”

  1. KOL KIRILIR YEN İÇİNDE KALIR MI?

    Türkiye’de yaşayan insanların hemen hepsi genel kültür,örf -adet,gelenek
    ve göreneklerine vede ayrıca atalarından kalan güzel hikayelere önem
    vermektedirler.Önem verilen güzellikler arasında ATASÖZLERİ de ayrı
    öneme sahiptir.
    Ancak bu Atasözlerinden bir tanesine oldum-olası pek ısınamadım.Bu
    atasözü ” Kol Kırılır Yen İçinde Kalır” şeklinde bizim
    kültürümüze girmiştir. Aslında kolun kırılması aklıma geldiğinde
    tedavisi nasıl olur diye sormadan duramıyor insan.Doktor
    arkadaşlarımızın çok oluşundan herhalde, aklıma gelen tedavi şekli
    iki çeşittir.Birincisi;Kırık kol aşırı ezilmiş ve tedavisi mümkün
    değil ise uygun bir yerinden kesilir. İkincisi;Kırık kol ameliyata
    alınarak tedavi işlemleri yapılır ve alçıya alınarak beklenir.Bu
    her iki işlemde de amaç kişinin hayat konforudur.Peki bu iki tedavi
    şekli uygulanmadığı takdirde ne olur? Birincisi;Kırık kol kangrene
    dönüşür ve insan ölür.İkincisi;Kolu kırılan kişi sakat kalır.Tıbbi
    terminoloji incelendiğinde kolun kırılıp yen içersinde bırakılması
    düşünülemez. Muhakkak olumlu Ya da olumsuz müdahale şarttır.
    , Benim bu atasözüne takışımın sebebi de biraz buna benziyor. Bir
    insan tıbbi bir sıkıntıyı düşünsel bir sıkıntıya çevirerek nasıl hayata
    bakar diye sorulabilir. Sıkıntı da aslında tam burada
    başlıyor. İdeoloji,inanç, görüş ve düşünsel yapısı olan tüm insan
    gruplarının bu atasözünü kendilerine siper ettiklerini düşünüyorum.
    Kendilerinin,ideolojilerinin,inançlarının,bazen örf ve adetlerinin
    ve hatta özel şirketlerinin,son olarak da siyasi partilerinin
    açıklarının bilinmemesi , mensuplarının, bağlılarının,üyelerinin
    ortaya koydukları yanlışların ve yamuklukların mensubu oldukları
    her neyse ona zarar vermemesi adına bu atasözüne sarılarak bir
    saklanma,gizlenme ve kamuflaj uygulanmaktadır.Böylelikle
    kendilerini daha temiz ve kusursuz gösterme ikiyüzlülüğünün
    arkasına bu atasözünü siper ederek saklanmaktadırlar.
    Hangi öğretinin savunucusu ve taraftarı olursak olalım,bu atasözünü
    kendimize siper etmemizin hiçbir sağlıklı nedeninin olabileceğini
    düşünemiyorum.Eğer yanlışlar ve yamukluklar tedavi edilemiyorsa,
    başkalarından saklayarak o yanlış ve yamuklukların düzeleceğini
    beklemek uzun vadede kokuşmuşluğa sebep olacaktır.Kokuşmuşluğun
    diğer adı da KANGREN dir ki, buda asıl vücudu yok edip ölüme götürür.
    İnançlara,öğretilere,ideolojilere bakarken,insanların hemen hepsi
    önce mensuplarının tavır ve davranışlarına bakmaktadırlar.Ezilen
    insanların haklarını savunan kişilerin Kırmızı Mercedeslerle gezmesi
    ne kadar doğru ise kendi inançlarının mükemmel olduğunu
    savunanlarında inançlarına uygun olmayan tavır ve haraketleri yapıp
    sonra dönüp insanları güzelliğe çağırması da o kadar doğrudur.
    Peki bütün bu olumsuzluklara karşı tavır ne olmalıdır diye
    sorulursa ne cevap verilmeli?Bu sorunun cevabı o kadar basit
    değil.Önce çevremizde ve bizzat kendimizde olan yamuklukları ve
    yanlışları tesbit edip tekrar bir çalışma yapmak gerekiyor.Yoksa
    sadece ”Kol Kırılır Yen İçinde Kalır” diyerek kurtuluşa asla
    ulaşamayız

    İRFAN CAN

Comments are closed.