Antik Sırlar

Sırlar vardır paylaşılamayan. Göğüs kafesinde saklanan, birlikte yatılıp kalkılan, ihtimamla kucaklanan. Mis kokulu sandukalarda, narin kadifelere sarmalanmış gizler, gizemler..

Mazi yuvalanır yürek evine. Zaman ve mekan fısıldaşır, diğer herkes ve her şey uzaklaşır. Hatıralar sarardıkça hafıza hırslanır.

Dünyalarca ihtiyar hisseden yorgun yürekler. Yarışır sözlerin naçar kelamıyla gözdeki manidar buğu. Artık her yer gri, bir ömür boyu.

Sırlar yoğun, tıka basa.  Çığlık ne kelime, cılız sese mecalsiz. Sırlar yorgun. Yıllar var birikip durdular. Saat çarkı misali çalıştılar. Fabrika düdüğü gibi bağırdılar. Duman duman hüzne büründüler, ipeksi sayfalara destan oldular.

Sırlar ve hatıralar aynı kadere boyandılar. Vakit geçti sarardılar. İçiçe dolandılar, sarmallaştılar. Gün geldi kimin doğrusu gerçek, hatırlamaz oldular.

Yürekten gelen o masum, o zarif, o biçimli sesi bastırmaya çalışan ekolar. Latif yüreğe karşı aklınca yorumlar. Uzaklaş aklın efendisi, bizim buralarda yürekten verilir kararlar.

Cansiperane kollanan gizler; ki onlar antik çağlardan gelip sonsuzluğa gelin gidecek hazineler. Uçurum kenarından söylenir yellere de, verilmez sır ellere.

Sırlar emniyette. Bakmak yok uçurumun dibine. Boşluk daima karanlık; esasen adı ayrılık. Gölgeler ne ak ne kara, hepsi gri. Aklı takar peşine gölge misali. Yeter der, bırak sırları karanlığa! Şimdi tam zamanı.

Bırakılmayack boşluğa sırlar. Yıllar var incindiler, yaralandılar, kabuk tuttular. Değerine değer eklenmeli, tamir etsin gayri altın damlalar. İstemesin karanlıklar, ebediyyen yürekte saklanmalı antik sırlar.

Yazan: Fatoş Şimşek, 1/7/2015

antik sirlar
Japonlar kırılan birşeyi tamir ederken altın kullanırlardı. Böylece kırılan şey öyle güzelleşirdi ki, eski halinden daha da değerli hale gelirdi..