Deney Kobaylarıyız

 

Hepimiz sosyal medyada yaşıyoruz. Sosyal medyasız hayat düşünmek imkansız. Bildiğimiz tek şey bağlantılar kurmak ve sürdürmek. Bilmediğimiz şey ise.. Sürekli analiz edildiğimiz.. Davranışlarımıza ait verilerin sürekli toplanarak kategorize edildiği.. Aktivitelerimizin sürekli gözlendiği.. Bunlar sizin için sorun değilse, benim için de değil. Sadece bilin istedim!

Gençler hayatı sosyal medyadan ibaret sanıyor çünkü onlayn ortamın içine doğdular. Sosyal medyasız iletişim olamaz diye düşünüyorlar. Herşeyi online yapmanın rahatlığını yaşıyorlar.. Sesini duyurmak isteyen birisi, sosyal medyada söylemek istediğini kolayca ve rahatça söylüyor. Ve bu onlar için iletişim oluyor.

Olagelen deneyin farkında iseniz, sosyal medyayı istediğiniz hızda ve sıklıkta kullanmaya devam edin. Olagelen deneyin farkında değilseniz, ikna edilmek istiyorsanız okuyun! Emojiler de deneye dahil mi? Malum.. Deney kobaylarıyız, bizden ne istenirse vazifeşinaz bir halde onu yaparız!

Sosyal medya diye bir şey verildiği için tükenircesine kullanmak zorunda değiliz. Seçim bizimdir. Yani bilerek ve isteyerek, bilinçli seçimler yapıyorsak ne ala!

Sosyal medya mutsuzluğu diye bir olgu var. Bunu bilenler sosyal medyadan uzaklaştıklarında mutluluğun farkına varıyorlar. Fakat sosyal medyadan uzaklaşanların gerçek hayatta bıraktıkları ilişkilere yeniden eski haliyle başlamaları kolay olmuyor. Sosyal medya uğruna bıraktıkları ilişkilerini yeniden hayata döndürmeleri gerekiyor. Bir süredir gerçek hayattaki arkadaşlara ve yakınlara ilgi göstermemişlerdi çünkü!

Sosyal medyadan uzaklaşmak kolay değil. Çünkü aklımız orada kalmaya devam edecektir. Oradakiler şimdi neler yapıyor? Neler oluyor? Neler paylaşıyor? Neler kaçırıyorum?

Bizi ilgi açlığı noktasına getiren sosyal medyadan gelmesini beklediğimiz “beğeni”, “kalp”, yorum ve diğer geribildirimler gelmeyince psikolojik bozukluk hissetmeye başlıyoruz.

Dijital partiden uzakta kalmak olur mu? Olursa nasıl olur? Buna imkan var mı? Yoksa sosyal medya köleleri olmaya devam mı edeceğiz? Seçim bizim! Her gün seçim günü. Bugün sosyal medyadan uzak kalmayı seçmediyseniz, yarın da olur!

Uzmanlar İnternet bağımlılığını bir bozukluk olarak değerlendiriliyor. Bozukluk dediğimiz şey; asıl yapmamız gereken şeyden uzak tutan, bir şeylerden kaçmak için kalkan gibi kullandığımız, sorun yarattığı halde hayatımızdan çıkarıp atamadığımız, ofiste, okulda, evde, her yerde ve her ilişkide sorun çıkaran şey olarak tanımlanabilir. Telefon bağımlılığı buna örnek olarak verilebilir.

Telefon bağımlılığı: Email, text, sms, chat, mesaj, online alışveriş, internette sörf, vb. gibi amaçlarla telefon kullanımının, yolda yürürken mesajlaşmanın normal sayıldığı günlerdeyiz. Telefonu telefon olarak kullanacağımız yerde, yazma aleti, kompüter, mesajlaşma ve diğer birçok şey için kullanıyoruz. Konuşmuyoruz ama! Telefonda çeşitli videolar seyrediyoruz. Başkalarının yapay tatil izlenimlerine bakıp iç geçiriyoruz. Anlamsız şeylere vakit harcıyoruz. Oysa telefonu bir yere koymak, belirli saatlerde bakmak ve geri kalan zamanı hayatı yaşayarak geçirmek de mümkün, öyle değil mi? Çünkü İnternette zaman fazlasıyla hızlı akıyor. Bir de bakmışız aksam olmuş. Gece online trafik devam ediyor.. Birazcık uyku, yeniden devam. Günler, haftalar, aylar ve yıllar camdan dünyada akıp geçiyor. Bu arada dışarıda hayat boşa geçiyor!

Facebook bağımlılığı: Facebook bağımlılığını ölçen ölçekler geliştirildi. Biz farkında olmadan Face’de neleri okuduğumuz, okumadığımız, neleri beğendiğimiz, nelere tepki gösterdiğimiz araştırıldı. Bize ait tüm kişisel bilgiler ve davranışlarımız analiz edildi. Ve devam ediyor, bitmedi!

Sosyal medyayı neden seviyoruz? Çünkü hepimiz ilgiye aç haldeyiz. Birisinden kalp alınca, birisinden beğeni veya yorum gelince sevildiğimizi, güçlü olduğumuzu ve önemsendiğimizi sanıyoruz. Çünkü dışarıdan gelen olumlu geribildirim insanın beyninde sevgi, bağlantı, güç ve diğerlerinden üstün olma duygularını ortaya çıkarıyor. Sosyal medya tam da bunu yapıyor. Sosyal medyaya giriş nedenimiz; gerçek hayattaki asıl sorunları unutarak önemliymişiz gibi hissetmekse, bu tabi ki yanlış ve hastalıklı bir karardır!

Ağlak paylaşımlar: Nedense ağlak paylaşımlar hep daha çok ilgi çekiyor. Istıraplı yaşamlar alkışlanıyor, zavallı insanların düşkün halini anlatanlar çok takipçi topluyor, acı çekenler sosyal medyanın baş tacı oluyor. Kanser hastaları, boşanmış çiftler, ayrılan sevgililer, sokak kavgaları gibi konuları paylaşanlar en çok beğeni alan, en çok takipçi toplayan kullanıcılar. Başkalarının acılarından zevk alır gibiyiz! Bu arada “beğeni” butonu var ama “beğenmeme” butonu yok. Beğenmeyenler sessiz kalmaya zorlanıyor.

Bir kere İnternete düşmüşse, geri dönüş yok! Eğer yanlış birşey söylediyseniz, gelir sizi ille de bulur! Gençler: Eğer birşeyi öğretmeninizin, baba veya annenin, değer verdiğiniz bir kişinin önünde söyleyemiyorsanız, klavyede de söylemeyin! İzin almadan kimsenin fotoğrafını paylaşmayın. Kendi fotoğrafınızı ve kişisel bilgileri paylaşmadan önce iyice düşünün!

İnternetten uzaklaşmak, sosyal medya detoksu yapmak istiyorsanız en alttaki yazıları da okuyun. Neden, nasıl, ne zaman sosyal medya kullandığınıza kendiniz karar verin!! Camdan dünyada gereksiz zaman harcamayın. Unutmayın ki sosyal medya bir yere kaçmıyor! Burada harcanan zaman aslında dışarıda, açık havada, arkadaşlarla, hobilerle, kitap okuyarak, gönüllü aktivitelere katılarak veya daha yararlı şeyler için kullanılabilir. Birileri bize sosyal medya verdi diye her anımızı onun başında geçirmek zorunda değiliz. Seçim bizimdir. Aksi halde deney kobayları olmaya devam ederiz. Bilerek, isteyerek, bilinçli ve gönüllü kobaylarsak, o başka! Farkında olmadan inceleniyorsak, o zaman yukarıdakileri yeniden okumak zamanı! Ve son olarak.. Dışarıda daha mutlu olacakken, sosyal medya uğruna mutluluğunuzdan olmayın.

Dijital detoks

Fişi çekmenin zamanı gelmedi mi?

sosyal medya bağımlılığı