Amatör Yazarlara Nörolojik Dilbilim Esasları

Biz amatör yazarlar etraftaki karakterleri ve olayları nasıl görüyorsak, o canlılıkta yazmak da isteriz. Bu nedenle bizim gibilere nörolojik dilbilim tavsiyeleri son zamanlarda hayli hız kazanmış durumda. Nörolojik dilbilimsel doğrultusunda yazılan yazıların daha saf, sade ve basit olduğu bilinir. Fakat bir o kadar doyurucu ve derin tatlar da ihtiva eder.. O nedenle aramızdaki amatör yazarlara yardım edeceği düşüncesiyle nörolojik dilbilim hakkında biraz detay ve birkaç esas nokta verelim:

Nörolojik dilbilim tanımlayıcı 6 özellik nelerdir?

Genelde dünyayı 5 artı 1 duyu ile duyumsarız. Ve yazmak söz konusu olduğunda bu duyulara nörolojik dilbilim tanımlayıcıları denir. Birçoğumuza doğuştan gelen 5 duyu şunlardır:

Görsel (görebildiklerimiz), kinestetik (devin duyumsal yani dokunarak hissettiğimiz fiziksel şeyler), oditori (işitsel yani duyduğumuz şeyler), olfaktori (koklamak, koku almakla ilgili şeyler), tat (tatma, tadımlama, tadına bakma ile ilgili şeyler). Doğuştan gelen 5 duyuya ilave olarak ses (içselsel ses) de bir duyu şekili olarak yazıya etki etmektedir.

Şuuraltı bilinci, bazı duyuları diğerinin önüne çıkarır. Bu nedenle dünyayı anlama ve duyumsama kişiden kişiye değişir. Ve bunların sonucu olarak yazarlar karakterleri, olayları, aksiyonleri ve diğer analtılacak herşeyi kendi favorileri olan duyularla dile getirirler. Bu nedenle kimi yazarlar daha şiirsel, masalsı, efsanevi yazabiliyorken, kimileri daha günlük yaşama yakın sözcükler ve betimlemeler kullanırlar. Ancak tüm duyuları dahil ederek yazılan yazılar en doyurucu ve tatmin edici yazılardır.

Nörolojik dilbilim ile ifade ederken, etkisi altında olduğumuz duyuların yardımıyla yazarız ama bu kez daha bilinçli davranarak tüm duyuları göz önünde bulundururuz. Yani fiiller, sıfatlar ve zamirler hep bu 5+1 duyunun dahil edildiği dilbilgisi elementleridir. Aşağıda bu duyular ile ifade ediş tarzına basit örnekler verilmektedir:

Görsel ifade: Görmek, izlemek, açık, aydınlık, göstermek, görünmek, bakmak, ışıldamak

Dokunmaya ait ifade: Duyumsamak, tutmak, katı, sert, pürüzlü, şekil, yüzey, döndürmek, kaymak, titremek

İşitsel ifade: Duymak, sessizlik, dinlemek, yayılmak, eko, ses tonu, sağır, harmoni, uyum

Koklamaya ait ifade: Koku, parfüm, hoş koku, aroma, kötü koku, ağır koku, sezmek, içine çekmek, bayıltıcı koku, nahoş koku

Tadımlama ait ifade: Tat, tadımlamak, acı, ekşi, tuzlu, tatlı, kekre, yemek, yutmak, lezzet, sulu

İçsel sese ait ifade: Düşünmek, karar vermek, motive olmak, aklından geçirmek, anlamak, algılamak, bilmek, duyumsamak, hissetmek, düşünce, fikir, kanaat

Yazı yazarken tüm duyuları içeren kelimeler ve betimlemelerle yazmak önerilir. Böylece okuyan herkesin yazıdan alacağı birşeyler olur ve birçok kişiye seslenme imkanı doğar.

Kendimden bir örenk vereyim.. Geçen gün yaptığım yemek biraz acı olmuştu. Ben yemeğin tadını tanımlarken “Biraz acı değil mi?” diye sorduğumda oğlum “Acı değil. Bir miktar ısı var sanki yemekte.. Bir anlamda ateş var. Ve ateşin verdiği ısıyla duyumsanan bir yanma hissi.. Fakat annecim bu yemek acı değil!” dedi. Demek ki yanlışlıkla biraz fazla kattığım karabiber, acılıktan çok ısı vermişti yemeğe..Yani bana acı gelen yemek [ya da daha başka bir şekilde tasvir etmeyi bilemediğim yemek] aslında acı değilmiş. Ağız yakmıyormuş ama bir ısı veriyormuş! Bu çok ilginç betimlemeyi daima aklımda tutacağım!

Duyularla konuşurken ya da yazarken nasıl ifade edeceğimize dair basit bir örnek daha verelim:

“Patlama gökyüzünde öyle büyük bir bulut küresi oluşturmuştu ki adeta kör ediciydi! Etrafa yayılan ısı tonlarca ağırlıkta bir ütünün ezip geçmesini andırıyordu. Hala duyulan korkunç ses sağır etmekle kalmıyor, insanın dizlerinin bağlarını çözüyor, ve kalan enerjiyi söküp alıyordu.. Aradan geçen iki günün ardından kulakları yırtan siren sesleri daha da yoğunlaşmıştı. Evlerin içine, sığınaklara, izbelere ve merdiven altlarına sızan ağır koku asit yüklüydü. Havada nefes almayı güçleştiren nahoş kokuya ek olarak sanki yağ parçacıklarının asılı durduğu nem tabakası vardı. Gökyüzü sarı zehirli bulutun ağırlığıyla sallanıyordu ve burun deliklerini yakarak ciğerleri dağlayan hava gitgide daha da çekilmez oluyordu. Her köşede öksüren, tüküren, kan kusan insan kümeleri vardı. Patlamanın şiddeti her yerden hissedildiği halde tam olarak hangi yönden geldiğini bilen yoktu. Ne yapması gerektiğini bilemeyen insan yığınları düşünce yoksunu hayvan sürüleri gibi şaşkınlık, korku ve yenilmişlik hissiyle oradan oraya koşuşturuyordu..”

Şimdi artık siz de yazarken nörolojik dilbilim esaslarını daha çok kullanacaksınız, öyle değil mi sevgili amatör yazarlar?

amatör yazarlara nörolajik dilbilim esasları