Bundan 10 yıl kadar önce Facebook tüm alımı, çalımı, cafcafı ve şaşaasıyla hayatıma girdiğinde ben de etrafımdaki herkes gibi oldukça aktif bir kullanıcıydım. Face o zamanlar öylesine bulunmaz bir şeydi ki, ilkokul arkadaşlarını keşfederek yeniden çocukluk yaşamak gibiydi hayat!
O zamanlar düşüncelerimi paylaşırdım. Aklıma her gelen şeyi.. Beğenilerimi. Beğenmediklerimi. Gezdiğim yerleri.. Tüm abuk fotoğraflarımı. Seyrettiğim filmleri. Yediğim yemekleri. Arkadaş toplantılarına ait detayları. İzlediğim videoları. Güncel konulara dair düşüncelerimi. İlginç linkleri. Akla gelebilecek her şeyi ve her aklıma geldiğinde 24/7 paylaşırdım. Neden? Çünkü beğeni toplamalıydım, bağlantıları koparmamalıydım. Çünkü online olmak “hip ve cool” bir şeydi.
Şimdi düşünüyorum da ne de hummalı bir ilgi-açlığı içindeymişim! Ne çocukluk! Ne naiflik! O zamanlar kimse bana “bak burada bugün yazdıkların yarın gelir tırmalar” dememişti. Gerçi yazdıklarım içinde ne siyaset vardı, ne hakaret vardı, ne de illegal düşünceler vardı.. Ama sonuçta bana ait son derece samimi paylaşımlar vardı. Ne için? Sırf online olmak ve Face arkadaşlarımla paylaşmak için! Beğeni toplamak için! Ne çocukluk! Ne naiflik!
Artık en naif insan bile Facebook’ta yayınlanan bilgilerin nasıl, kimler tarafından ve ne için kullanıldığını biliyor. Online paylaşılan bilgilerin nasıl depolandığını ve nasıl gün gelip sahibini tırmalayabileceğini iyi biliyor. Ben Facebook’tan ayrılalı, yani şahsi profilimi sileli, yıllar oldu. Şimdi sadece blogumun sayfası var. Bir zamanlar online iken harcadığım gereksiz vakti artık kendime kullanıyorum. Face’den ayrıldıktan sonra şunu kendime rahatlıkla söyleyebilmiştim: Online olarak kimseye kanıtlayacak bir şeyim yok, kimsenin hayatını da merak etmiyorum; öyleyse neden kendimi “online hapisaneye” kapatayım? Tabi bunlar en başta, yani 10 yıl kadar önce Face daha yeniyken, aklımın ucundan bile geçmeyen şeylerdi. Öyle yeniydi ki Facebook, adeta yapışmıştım. Ayrılamıyordum.
Bu arada kararınca ve yerli yerinde bir online yaşamın gerekliliğine inanıyorum. Fakat aşırı Facebook insana her bakımdan zararlı olduğunu düşünüyorum.
Facebook’um yok. Mutluyum. Size de tavsiye ederim. Neden?
Çünkü gereksiz Face kullanımı boşa vakit kaybı! Birilerinin yazdıklarını okumak için aşağı yukarı sağa sola çekilen timeline, yorumları beğenmeler, fotoğrafları kalplemeler, alıntılar, çalıntılar, yazılar, yazmalar, güncellemeler. İyice kaptırınca boşu boşuna harcanan değerli vakit! Siz günde kaç saatinizi harcıyorsunuz Facebook başında? Ben başkalarının hayatını hiç mi hiç merak etmiyorum. O nedenle kullanmıyorum. Siz başkalarının hayatını merak ediyorsanız kullanmaya devam edin.
Facebook’um yok. Mutluyum. Size de tavsiye ederim. Neden?
Çünkü Facebook bizleri kullanıyor. Nasıl mı? Örneğin 2012 yılında yüzlerce kullanıcının yazdıklarını kimseye sormadan kullandı ve tüm “beğenilen” yazıların finansal kaynaklara çevrilmesini sağladı. Tabi ki kullanıcılar için finans değil, kendi şirketi için! Bu durum anlaşılınca özür diledilerse de kazancı cukkalayıp cebe indirdiler.
Facebook’um yok. Mutluyum. Size de tavsiye ederim. Neden?
Çünkü Face reklamlar ile kullanıcılarını hedefliyor. Facebook’ta arama yapan herkes bilir ki, bir kez yazdığın şey ömrü billah peşini bırakmaz. Evet bütün siteler bunu yapıyor fakat sadece Facebook bu reklamları yerli yerinde kullanarak size şöyle bir mesaj verebiliyor: “Aaa demek arkadaşım ABC ve XYZ de benim sevdiğim aynı markayı kullanıyormuş!!” Gerçekte ise yok öyle birşey!!! Ne cambazca! Ne şeytanca! Bunu sadece Face yapabiliyor!
Facebook’um yok. Mutluyum. Size de tavsiye ederim. Neden?
Çünkü Facebook sağlığınıza zararlıdır.Facebook tüm gezileri, duyguları, giyim kuşamı, sevdiğimiz sevmediğimiz şeyleri, markaları, şunu bunu, ıvırı ziviri, sevdiğimiz sporları, kimlere daha çok beğeni verdiğimizi kataloglayan zararsız bir site gibi görünüyor.. Ama Facebook aynı zamanda sağlığa zararlıdır. Nasıl mı? Facebook insanın bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkiler çünkü insan bünyesinin büyüme hormonları salgılamasına neden olur. Bu tür hormonlar sindirimi yavaşlatır, görmeyi zayıflatır, sağlıklı düşünmenin önüne geçer ve yaratıcılığı baltalar. Ayrıca bu tür hormonlar uykusuzluğu tetikler. Bütün bunlar mutsuzluğa kucak açar. Şimdi anladınız mı Facebook yaptıktan sonra hissediğiniz noksanlık ve mutsuzluk hislerinin nedenini?
Facebook’um yok. Mutluyum. Size de tavsiye ederim. Neden?
Şimdi baklım arkadaşlarımız kimlermiş.. Ortalama bir Facebook kullanıcısının 338 arkadaşı vardır. Bunların yüzde 10’unu tanırız, gerisini ya bilmez ya hatırlamaz ya da yarım yamalak biliriz. Arkadaş olarak eklediklerimizi bilemez olmuşuzdur çünkü onların yaşamı da bizimki gibi değişmiştir. Örneğin; evlenmiştir, yeni beğenileri vardır, kozmetiklerle dış görünüşü değişmiştir, çocukları olmuştur, torunları büyümüştür, birkaç kez soyadı değişmiştir.. Yani eski arkadaş diye tanımlanan kişiler şimdi artık yeni insanlara dönüşmüşlerdir.
Trump neden ve nasıl kazandı?
Facebook “filter bubble” denilen bir uygulamayı kullanmaktadır. Bu uygulama ile size gelen bilgiler süzgeçten geçirilir ve sadece size göre şekillendirilir. Bu süzgeç size özel hazırlanmış gibidir ve sizin düşüncelerinizin doğrultusunda güncellemelere maruz bırakılırsınız. Kişiye özel süzgeç (ya da filtre) kullanıcı tarafından anlaşılamaz. Ve bu filtreler hergün daha hızlı yaygınlaşmaktadır. Trump zaferinin bir nedeni de Facebook tarafından kullanıcılara gönderilen “özel filtre” uygulamasıdır. Bu uygulama sayesinde Amerikalılar sadece kendi düşüncelerinde olan insanların güncellemelerine maruz bıraklımışlar. Dolayısıyla o balonun içinde aylarca tek bir doğrultuda haber ve bilgi almak suretiyle tüm ABD’nin Trump taraftarı olduğu sanısına kapılmışlardır. Belki biraz abarttık ama durum buna çok benzemektedir! Yani Facebook öyle bir robot ki; siz üzüldüğünüzde üzülmüş gibi yapıyor ve sevindiğinizde sevinmiş gibi yapıyor.. Bunu nasıl mı yapıyor.. Anlattığımız gibi sadece sizin görmek istediğiniz bilgi ve güncellemeleri sizinle paylaşarak! Ne sahte!
Bende Facebook yok. Mutluyum. Size de tavsiye ederim. Neden? Neden mi? Yukarıdaki arkadaşlara ihtiyacım yok. Yakınımda olanlarla gidip gelip güzel zaman geçirebilirim. Uzakdakilerle telefonla veya email ile de anlaşabilirim ki bu çok daha samimi bir iletişim şeklidir. Ailem ve akrabalarım mı? Benim onlarla Facebook ortamında buluşmaya hiç ihtiyacım yok! Birisi gerçek ve samimi olmaktan mı bahsetti?