ATA-NC Kitap Kulübü ve Okuma Alışkanlıklarımız

Kulüple birlikte kitap okurken kendi deneyimlerimizle birleştiriyoruz..

Kitap okurken sorduğumuz sorular, dikkat ettiğimiz hususlar, kitap içinde kendimizi bulmamız, kitabın tarzını, yapısını, dilini, üslubunu analiz etmemiz, kişisel çıkarımlarda bulunurken manayı aramamız kitapları değerli kılıyor.

Ciddi ve sorumluyuz..

Sayfaları kıvıranlar, satırların altını çizenler, kenarlara not düşenler, not defterine düşüncelerini kaydedenler kitap kulübüyle okunan kitabın tek başına okunan kitaptan bir nebze daha farklı olduğunu kanıtlıyor. Kitap kulübü için kitap okurken daha bir ciddiyet hakim, ve bitirmek için sorumluluk hissediyoruz. Toplandığımızda söyleyeceklerimizi gözden geçirirken, düşünüyoruz hangi kısımlar daha önemli, yazar neden o noktaya önem vermiş, belki geri gidip tekrar okuyoruz ve belki daha yavaş okuyarak daha iyi anlamaya çalışıyoruz. Fırsat dahilinde yazarlarla kitap tartışması yapıyoruz. Yeri geldiğinde bilgili, yetkin, donanımlı entelektüelleri konuk ettiğimiz de oluyor.

Kritik düşünüyoruz..

Zevk için okuduğumuz kitaplardan farklı olarak, kitap kulübü için okurken kritik sorular da sorarız. Bazen soruların cevabını bilemeyiz, bazen anlayamayız, bazen kitap bittikten sonra bile keşfedemeyiz. Böyle zamanlarda zor soruları ortaya atmak hepimizi zenginleştiriyor. Ve sorulara yanıtlar gelecek olursa kolektif düşünceyle kitabın değeri de artıyor.

Yazarın mesajını didikliyoruz..

Bir kitabı okurken yazarından bağımsız düşünemeyiz. Bir çok kitap okuduk ve artık yeni tanıştığımız yazarların bile kitap dilini kısa sürede anlayabiliyoruz. İyi yazarların her cümlesinde bir anlam olduğunu ve kendi düşünce evreninden seslenirken, bizi onun düşündüğü gibi düşünmeye çağırdığını biliyoruz.

Karakterleri mercek altına alıyoruz..

Kitap karakterleriyle karşılaştığımızda kendimizi o mekana/ortama götürüyoruz. Karakterler gibi düşündüğümüz, onlar gibi davrandığımız ve hissettiğimiz oluyor. Onların hatalarını ve motiflerini düşünerek okuyoruz. Tam da o ortamda olsaydık öyle mi davranırdık? Yazılan her şey otantik mi? Hiç uygun olmayan, hayal gücümüzü zorlasak dahi yakıştıramadığımız durumlar var mı?

Kitabın genel yapısını göz önünde bulundurarak okuyoruz..

Parçalı bir roman mı, ki parçalı romanlar son zamanlarda çok popüler oldu. Geçmiş zamana gidip gelmeli bir metin mi? Bölüm başlarında şiirlerden, vecizelerden, atasözlerinden veya diğer edebiyatçılardan sözler bulunuyor mu? Ve bunlar kitaptaki konuyla nasıl alakalı? Yazarın sıralaması manalı mı? Resimli bir kitap mı? Kitabın kapağı neler anlatıyor? Kitap yeterince uzun mu? Yoksa fazla mı uzun? Roman diye okuduğumuz bu kitap aslınca uzunca bir öykü mü? Novella mı? Öykü kitabı ise öyküler birbiriyle ilintili mi? Genel konuyu kavramanın ötesinde alt metinlerde neler var?

Kitaplar arasında karşılaştırma yaptığımız zamanlar da oluyor..

Örneğin bir süre önce okuduğumuz bir kitapla aynı dönem ya da konu üzerine tartışma yaptığımız oluyor. Yazarın diğer kitapları ile de karşılaştırma yapmak mümkün. Türler arası karşılaştırma örneğin sinemada, müzikte, tiyatroda bu romanı bulmamız mümkün mü gibi sorular da soruyoruz? Metinler arası karşılaştırma yapmak da zihin açıcı ve keyifli oluyor.

Yazarı, kitaplarını ve seçkimizi İnternetten araştırıyoruz..

Söyleyeceklerimizi önceden düşünüp hazırlıklı gelmek çok önemli.  Aylar önce kitabı okumuş unutmaya yüz tutmuş zamanlarımız da oluyor. Bazen başından ortasından sonundan okuyarak merak giderdiğimiz de oluyor. Ama tabi yorumlar esnasında kitabın nasıl okunduğu diğer üyelerin gözünden hiç kaçmıyor! Metnin yazardan ayrı düşünülemeyeceğini bilerek, yazarla ilgili bilgileri de öğrenerek toplanıyoruz.

Her roman okuduğumuzda aslında bir film seyretmek gibi olduğunun idrakindeyiz..

Herkes bir filmden farklı bir bakışla ayrıldığı gibi, bir kitaptandan kendince anlamlar çıkarıyor. Yılların birikimi sonucu biliyoruz ki, kitap tartışırken konu ve satıraralarına dair düşünceler kişiseldir ve ortak noktada buluşmak mümkün olmayabilir. Beğenmediğimiz kitaplar da oluyor. Bunları tartışırken neden kitabın bizi cezbetmediğini söyleyerek başlıyoruz. Öyle ki, sebep kitabın konusu olabileceği gibi üslup, dil, tarz da olabilir. Hiç ilerlemeyen türden bir metin olabilir. Belki kötü anıları çağrıştıran bir kitaptır ve içine girememişizdir. Bütün bunları açıkça paylaşarak birlikte zihinsel fırtınalar oluşturuyoruz.

Sıramızı beklerken biz..

Herkes sırayla kitap kurgusu, üslubu, tarzı, dili, olay örgüsü gibi konularda konuşuyor ve değişik ilgi konuları değişik bakış açıları oluşturuyor. Diğer konuşmacıları dikkatle dinleyerek kimi konuları daha derin tartışmaya açmak da sıkça yaptığımız bir şey. Bazı konular herkes tarafından kabul edilebilir ama her şey her zaman kabul görmeyebilir.  Kendi söyleyeceğimizi düşünürken bir önceki konuşmacının yorumunu kaçırırsak, aynı şeyleri tekrar ettiğimiz de oluyor. Tabi bu da uyanık üyelerin gözünden kaçmıyor!

Kitap tartışırken kişisel düşüncelerimizden de bahsediyoruz..

Kişisel düşüncelerde doz önemlidir.. Geçmişten gelen düşünceler, deneyimlediğimiz olaylar, unutamadığımız tatlar, rüyalarımız, hislerimiz bunlar bir nebze tartışmaya eklenebilir. Doğallıkla herkesin farklı dünyası vardır ve deneyimleri farklıdır. Ama kitap tartışmasında kişisel geçmiş ya da şahsi tecrübelerden çok yazarın o konuyu neden o şekilde yazmış olduğu önemlidir. Yılların yetkin kitap kulübü üyeleri olarak birbirimizi edebiyatla besleyebilmemiz için yazarın o metni neden o şekilde yazdığını irdeleyerek düşünmeyi geliştirdik. Geçmiş olaylarla bağlantı kurarak konuşmak çok kolay olabilir ama kitap kulübünde asıl amaç yazar tarafından sunulan metnin irdelenmesidir. Öteki türlü konuşmalar günlük hayatta yaptığımız fikir alışverişlerine benzer ve edebiyat yeterince öne çıkmaz.

Kısacası.. Kitabın kurgusuna ait konuşmalar düşüncelerimizi katmanlaştırıyor. Zaman, mekan, olay örgüsü ve karakterlere ait daha çok konuşmak, kişisel deneyimlerimizden ve hayatlarımıza ait anekdotlardan daha az bahsetmek kulübün zenginliğini pekiştirmek açısından önemlidir.

Konuşmayı çok seviyoruz..

Konuşmacılardan bazıları çok uzun süre söz aldığında ilginin dağılması da karşılaştığımız bir durum. Konuşmayı kısa tutmak ve herkes konuştuktan sonra yeniden söz almak daha uygun. Bunları yazarken herkesin ilk etapta kendisini 3 ya da 4 dakikayla sınırlandırması belki bir fikir olarak sunulabilir.. Çünkü bir konuşmacı kitapla ilgili herşeyi söyleyecek denli uzun konuşursa diğerlerinin ilgisinin dağılması olası! Bütün düşünceler ve yorumlar ve sorular çok önemli ama herkesin demokratik süreler dahilinde konuşması daha da önemli. O nedenle konuşma süresine dikkat etmek gerekli..

Uzun yıllar yurtdışında yaşamışlığımız..

Dil organik birşeydir. Dil sürekli değişir, evrilir ve dönüşür. Fakat biz göçmeler uzun süredir yurtdışında yaşadığımız için haliyle bu dinamizmin dışında kalabiliriz. Şahsen Türkiye ziyaretlerimde Türkçeyi artık akıcı konuşmadığımı, kelime haznemin gitgide daraldığını hissediyorum. Buraya geldiğimde yine aynı şeyleri düşünüyorum çünkü sokaktaki insanın İngilizceyi oldukça zengin bir dille konuştuğuna şahit oluyorum. Aynı şekilde evde çocuklarımla Türkçe konuşurken aslında bol ve zengin bir kelime haznesiyle konuşmadığımı, çocukların İngilizce konuşurken kullandıkları dilden anlıyorum. Belki kitap kulübü üyeleri olarak aranızda benim gibi düşünenler vardır. Belki daha akıcı ve canlı ve zengin bir Türkçe için kelime haznemizi arttırmak girişiminde bulunabiliriz. Her kitapta ilgimizi çeken kelimeleri not ederek sene sonunda minik bir sözlük oluşturmak bir fikir olabilir..

Sevdiğim, kaybolup gitmesini istemediğim ve iletişim sırasında daha çok kullanmak istediğim kelimelere birkaç örnek..

Asude – sessiz dingin

Aheste – yavaş

Pür – dolu çok

Malumat füruş – bilmiş

Pespaye – düşük nitelikli

Nobran  -kaba

Mamur – bayındır

Muhabbet – sevgi

Zerafet – hoş zarif

Nezaket – incelikli

Coşku – güçlü duygu

Meyus – karamsar

Feriştah – uzman

Tumturak – ihtişam

Amiyane – basit sıradan

Lafıgüzaf – boş söz

Bahtiyar – mutlu

Şahika – zirve