Hasret’inden Mektup: Kara Mizah

Kara mizah..

Karanlık manevra..

Ürküten uzaklaşma..

Esrik bir tebessüm konar dudaklarıma, kara mizah dolu günleri hatırladıkça.

Ustasını memnun etmeye uğraşan, vazifeşinas bir kukla vardır ortada. Usta çeker ipleri kısalta uzata, yukarıya aşağıya, sağa sola.

Sahnenin arkası ışıktır, oraya koşmaya çalışır kukla, usta ile buluşmaya. Tabi buna izin verirse ipleri elinde tutan usta. Bazen bir adım yaklaşmasına izin verir, sevinsin diye minik kukla.

Ama ya gelecek sefer? Gelecek sefer ışıktan iyice uzakta tutulmalıdır kukla. Yaklaştırılmamalıdır. Yakınlık hissettirecek hiç birşeye müsaade edilmemelidir. Ortalık ısınmamalıdır. Sıcaklık duyumsanmamalıdır.

Yoktur zaten böyle duygular, ama illüzyon dünyasının maskeli ustası varmış gibi hissettirir.

Sonra birden buz keser kuklanın dans ettiği sahne. Işıklar gitgide küçülür. İpler de gevşemiştir, kukla yere yığılır. Toparlanması için ustanın iş başına geçmesi gerekir. Ama bugün, ama yarın, ama birkaç saat sonra, ama uykudan uyandığında. Canı ne zaman isterse, malum, kendisi ipleri elinde tutan bir usta.

Kısa aralıklarla yanıp söner ışıklar, sonra birden kararır ortalık. Karanlık manevralar yeniden iş başı yapmıştır.

Bu döngü epeycedir sürmektedir. Her seferinde sahneden ve ışıklardan daha da uzaklaştırılır zavallı kukla. Perde tamamen kapanmadan hemen önce donduran bir uzaklaşma doldurur sahneyi.

Beklenen son. Acı gerçek. Son elveda.

Kukladan başka kimsenin yaşamadığı kara sevda masalıdır bu. Yeniden başlar kuklanın gözyaşları sessiz çığlıklarla yüreğine yüreğine akmaya. Usta için sırada yeni kuklalar vardır ve ona göre bu tam bir komedyadır.

Kara sevda? Komedya? Aslında bu iyi yazılmış bir mizahtır, hem de kapkara..

Hasret’inden.