Şarkını Söylediğin Zaman – İnci Aral

 

Kitap kulübümüzün Ekim ayı kitabı İnci Aral’a ait bir aşk hikayesiydi. “Aşk hikayesi” sözcükleri, geçenlerde söyleştiğimiz bir başka ünlü yazarın paylaştıklarını çağrıştırdı. O söyleşide yazar son yıllarda Türkiye’de aşk sattığını söylemişti. Belki bugünlerde aşkın yanında, inişli çıkışlı siyasal arenasıyla Türkiye geçmişi de revaçtadır. Zira son zamanlarda okuduğumuz kitapların en az üç tanesinde geçmişin devrimci gençliği ve zede almış yaşantıları dillendiriliyor.İnci Aral’ın Şarkını Söylediğin Zaman isimli romanı da aynı düzlemde bir yapıt.Romanda geçmişte yaşanmış bir aşka ait dramatik hikayeler ve mektuplar çarpıcı. Devrim için örgütlenerek beyinleri yıkanmış bir dönem gençliğinin günümüze geliş süreçlerine ait hikayeler dramayı etkin kılıyor. Kitabın başında, roman dramasının gerçek hayattan alındığı yazılmış. Dolayısıyla okuyucu roman boyunca olup biteni kurgunun ötesinde bir yaşanmışlık olarak değerlendiriyor.

İnci Aral becerikli bir yazarımızdır. Kadın, duygusallık, ilişkiler ve ötesinde sorunları iyi irdelemiş nadide bir yazardır. Bu yapıtı için emeğine teşekkür ediyor, eline koluna kafasına sağlık diyorum.

Nacizane kitabı okurken bir acelecilik hissettim. Aceleyle girişler çıkışlar gidişler gelişler. Belki konuşmalarda sürat hissedilmiyor ama romanın genel akışında bir hız söz konusu. Aşklarda, cinsellikte, dokunuşlarda, bakışlarda belirgin bir acelecilik var. Genç kadının yaşlı erkeğe bir gecede aşık olup müşgül halini dile getirmesi de Internet hızında! Bir görüşte aşk diye birşey olmalı. Benim sorum şu: bu gizemli olayın ışık hızıyla açıklaması başka okuyucuları da doyumsuz hissettirmiş midir? Aşırı hızlı akış nedeniyle bu romanda aşk ve devrim ikilisinin kafamda çağrıştırdığı tadı sayfalarda bulamadım. Bir slogan ürettim: Romanlarda hız limiti olmalı!

Romanda şaşırdığım bir başka şey de Deniz’in Cihan’a birlikte olamayacaklarını söylerken dile getirdiği mazeretin, Yüksel’le evlendikten sonra ortadan kaybolmasıydı. Kaybolan neydi? Deniz Cihan’a onunla evlenemeyeceğini söylerken çoluk çocuğa karışamayacak bir kadın olduğunu, evde kocasını bekleyen, temizlik yapan sıradan bir eş olamayacağını bunlar için fazla uçarı ve aktif olduğunu söylemişti. Oysa Yüksel’le evlendikten sonra tertemiz bir ev, yaşantısında düzen, özel hayatında doyum, evinde sakin bir yaşam beklediğini söylüyor bir yandan da evini bakımlı ve hijyenik tutmak için gece gündüz kazıyordu. Nitekim evliliğin bitmesinin nedeni Deniz’in taleplerinin komün yaşantısına adapte edilemeyişidi. Sonuç olarak kaybolan Deniz’in aktivist yanıdır. Bence kurguda bir hata vardır ve iki değişik Deniz kurgulanmıştır. Eğer kurgu hatası değilse Deniz ne istediğini tam bilemeyen, hem kadınlıkta, hem meslekte,  hem özel hayatta, hem duygularda aciz bir insan mıdır?

Roman kahramanları 2 değişik dönemin içinden geliyor. 12 Eylül öncesi ve hemen ertesindeki dönemin gençliği, yaşanmışlıklar ve duygular. Deniz, Cihan ve Yüksel sadece birer örnek.. Devrimci, atak, uçlarda yaşayan Deniz.. Deniz’e aşık sessiz ve ağır başlı, biraz ürkek Cihan.. Okulda devrimcilerin başı Yüksel.. Roman dekoru üniversitede okumak isteyen ama engellenen öğrenciler, siyasi olaylarla sarmallaşmış üniversite ortamında dibine kadar devrimciker, faşistler, duyguların yoğunlaştığı genç yürekler, gözü pek ataklar, verilmiş kararların manifestosuyla ömür boyu unutulmayacak manevi yaralar, dünyaya gelen mini mini bebeklerin anasız babasız büyümeye terkedilişleri, mahkemeler, hapis damları, silahlar, patlamalar, duygu yoğun günlükler..

Bir de romanda şimdiki zaman var. Hem geçmişin hem de şimdinin kahramanı Cihan, orta yaşlı Cihan olarak göründüğünde duygusal açıdan yetkin, mesleki donanıma haiz, kadınların kapmak için pusuda beklediği bir erkek karakterindedir. Bebekliğinden bildiği Ayşe Devrim, yetişkin ve cazibeli bir kadın olarak yıllar sonra karşısına çıktığında kader bu ikili için sıradanlıktan uzak bir gelecek örmeye hazırlanmaktadır.

Gençlikte yaşanan bir aşkın sararan günlüklerde yıllarca okuyucu beklemesi ve gün ışığına çıktıktan sonra kimin ne düşündüğü, neyin neden yapıldığının açülmasıyla romanda akış farklılaşıyor. En başta Deniz’in Cihan’a beslediği duyguların mahiyetini anlamakta güçlük çektiğimi itiraf edeyim. Deniz’in günlüğüne teşekkürler, okuyucunun düşünmesine ve kafa yormasına gerek bırakmadı!

Ayrıca kitapta 80’li yıllardaki devrimcilerin aranma, tutuklanma, mahkeme, hapis ve çeşitli işkencelerden geçtikten sonra günümüzde burjuva yaşantıya balıklama atlamaları ve eskinin acısını çıkarışlarına da değinilmiş ama ayrıntı verilmeksizin romanın hızlı akışına serpiştirilmiş.

Kitaptaki “genç kadın ile orta yaşlı erkek aşkı” bana inandırıcılıktan uzak gelmedi. Ayşe, baba figürü olmadan büyümüş bir kadın. En son ilişkisinde itilip kakılmışlık hisetmiş, neredeyse kendine olan güvenini yitirmiş. O ilişki bittiğinde karşısına çıkan orta yaşlı erkeğe hem de içkili, şarkılı, romantik ve sihirli bir gecede aşık olması çok tuhaf gelmedi. Rahatsız olduğum şey Ayşe’nin bu hızlı aşkı çok hızlı bir şekilde açık etmesiydi. Belki de dediğim gibi romanlara hız limiti getirlimeli!

 

 

 

 
 

 

2 thoughts on “Şarkını Söylediğin Zaman – İnci Aral”

  1. Hiz limiti guzel olurdu hakikaten, aklina saglik. Ama hala Inci Aral gibi hem geldigi yer hem de gelis sekli saglam bir yazarin bunca zaman sonra romanlarina getirdigi hizin nedenini anlayamiyorum. Halbuki daha dingin, daha kendinden emin ve daha durmus oturmus bir anlatim bekliyordum ondan. Kendi yorumumda yazdigim gibi karakter calismalarini cok yetersiz buldum. Sozunu ettigin kurgudaki bosluga da bu ozensizlik sebep olmus olabilir diye dusunuyorum. Evet, Cihan’la Ayse’nin aski hic olmaz, sacma sapan bir sey degil, ama onlarin durumunda olmazsa olmaz o derinlige de sahip degil sanki. Hic kimse onlari taniyip anlamamiz icin gerekli derinlige sahip degildi bence. Biz Deniz’i anlamaya calisirken daha o kendini olduruverdi mesela. Yazar bir karakteri yakalamis, kurguya yerlestirmis, tam isleyip yerini saglamlastiracakken sIkIlmis ve bir sonraki adima gecmis gibi… Onca guzel Inci Aral romanindan sonra benim icin tam bir hayal kirikligi oldu dogrusu.

  2. Sevgili Fatos,
    Yazdiklarinizin hepside dogru.Bende ayni kanidayim…Sizinde elinize , kolunuza , kafaniza saglik…

    Tesekkurler…
    Selma

Comments are closed.