Frankfurt Seyahatnamesi – Ahmet Haşim

Ahmet Haşim Cumhuriyet dönemi şairlerimizdendir. “Şiir dili, düzyazı gibi anlaşılmak için değil, müzik gibi hissedilmek içindir” düşüncesini savunmuş olan edebiyatçı hem şiirde hem düzyazıda değerli eserler bırakmıştır.

Yazar Frankfurt Seyahatnamesi’ni, isminden de anlaşılacağı gibi, Frankfurt’a gittiğinde yazmışıtr.  Tedavi olmak üzere gittiği şehre ait özellikleri ve seyahatini kısa denemeler halinde kağıda dömüştür. Türkiye’ye döndüğünde yazmış olduğu 20 denemeden 18ini Miliyet gazetesinde, birini Mülkiye dergisinde, ötekini Şehir dergilerinde yayınlamıştır. Daha sonra bu denemeler bir kitapta toplanır.

Yolculuğuna Şişli’den trene binerek Bulgaristan üzerinden Almanya’ya ulaşmak suretiyle yapar. Ahmet Haşim önsözde, normal hayatın tatsızlığından ve alaladeliğinden kurtulmak için seyahate çıkıldığını, bu bağlamda seyahatın bir “harikuladelikler avı” olduğunu dile getirir.

Her ne kadar yukarıdaki düşüncesiyle seyahatı insanın içini şenlendiren, coşkulu ve cazibeli bir olay olarak çizdiyse de; kendi yolculuğuna sıkıntılı, hüzünlü ve huzursuz bir dalgınlıkla başlar. Yolculuk boyunca ve Frankfurt’ta kaldığı sürede yazarın mutsuzluğundan ve yalnızlığından yansıyan inlemeleri duyarız.

Trende yol boyunca geçtiği yerlerde gördüğü doğa güzelliklerini, yerleşim merkezlerini, medeniyeti  ve insanları anlattığı gibi trenin içinde olup bitenleri de enstantaneler halinde sunar. Bunların hepsini iktisatlı bir dille yansıtır. İktisatlı bir dil diyorum çünkü, kitap küçük ve öyküler kısadır. Kısacık öykülerde öyle çok, şey öyle beceriyle anlatılmıştır ki; yazılarda iktisat söz konusudur. Şair-yazar, nesirde de ne denli şairane olunabilecegini göstermek istercesine akıcı ve yumuşak bir üslupla keyifli deneme yazıları sunmuştur.

Kitapta anlatılanlar Frankfurt’a ait turistik bilgiler değildir. Zaten yazar önsözde “seyahatname” diye adlandırdığı bu renksiz ve aksiyonsuz kitabın okuyucuyu yanıltmamış olmasını dilemektedir. Bu arada kitap, yazarın söylediği gibi aksiyonsuz olabilir ama asla renksiz bir kitap değildir. Yazarın ruh halini anlatırken kullandığı derinlikli üslup bile kitabı çok yönlü yapmaya yeter.

Kitaptaki denemeler yazarın ruh haline ait detaylar verirken bir yandan da doğu-batı sentezi yapmaktadır. O dönemin Almanya’sında gördüklerini ister istemez şark mekanlarıyla ve şark insanına ait davaranışlarla kıyaslayarak tespitlerde bulunmuştur. Kıyaslamalar onlarca yıl sonra bugün de geçerlidir.

Bu kıyaslamalara birkaç örnek – buradan sonrası spoiler olabilir –

Almanya’da gece dışarı çıkan fahişeleri gördüğünde bu ülkeyi, dışardan güzel görünen içi kurtlu kocaman bir elma olarak tanımlar. Avrupa’ya tedavi için gitmiştir, oradaki tıbba ve doktorlara muhtaçtır, bunları takdir eder. Öte yandan kendi ülkesindeki adet ve geleneklerden asla vazgeçmek niyetinde değildir. Ahlaksız bulduğu böyle yaşantıları aşağılar.

Şark masalı, şark adabı ve şark yalanından bahsederken kendi uçurduğu bir yalandan yola çıkmaktadır. Odasına gelen hemşirelerden birine kendisiyle İstanbul’a gitmesini teklif eder. Kızdan o an ses çıkmaz ama birkaç gün sonra kendisiyle İstanbula gideceğini bildirir. Oysa Ahmet Haşim ona laf olsun diye söylemişti, bir bakıma yalandı söyledikleri. Kızın cevabı karşısında haklı olarak donakalır!

Frankfurt’ta yaşlı Almanlara verilen değere ait öyküyü okuduğumda, neden böyle erdemleri örnek almadığımızın derin düşüncesine daldım. Olay çok güzel bir parkta geçer. Böyle ihtişamlı bir bahçede sadece 5 ihtiyar Almanı oturmuş seyrederken gören ama başka kimseleri göremeyen yazar Alman arkadaşına “şuradaki 5 bunak için mi yapıldı bu bahçe?” diye sorar. Arkadaşının verdiği karşılık hayat dersi niteliğindedir. Kısaca der ki; “bir tane Alman da olsa, milyon da olsa sonuncta Alman Alman’dır ve insanımıza verdiğimiz değer değişmez!”

Kitapta yer alan eleştirel ve eğlenceli deneme yazıları okunmaya ve palaşılmaya değerdir zira bugün bile insanlık için öğrenilip uygulanabilecek çok şey içermektedir. Öyle ki ben daha dilencilerden, sonbaharda ormandan ve Alman ailesinden bahsetmedim bile. Frankfurt Seyahatnemesi’ndeki griliğe ve içsel yolculuğa da sıra gelmedi, onu da merak edip okursanız sizler keşfedin!

Şu ömür merdiveninde, herkesin derdi, diğerine hikâye… Ahmet Haşim

 

 

 

 

 

 

2 thoughts on “Frankfurt Seyahatnamesi – Ahmet Haşim”

Comments are closed.