Mısır’ın İkinci Baharı


2 yıl aradan sonra Mısır yine sokaklarda. Mısır ikinci bahar mı yaşıyor, neden tekrar ayakta?

Sistem karşıtı gurupların bir çoğu yıllarca organize olur, lobicilik ve kulis çalışmaları yapar, işin başındaki liderleri topluma adam akıllı kabul ettirirler. Son zamanlarda teknoloji kullanarak biraraya gelerek kulis yapan halkların lideri dahi yok!

İnternet ile organize olarak sokaklara yayılan halklar hakkında ne düşündüğü sorulan Henry Kissinger şöyle diyor:

De Gauller ve Churchiller yaşıyor olsalardı bugün Facebook dünyasına hitap edemezlerdi. Öyle görünüyor ki sokakta gösteri yapmak için biraraya gelen kişiler uzun süre birarada kalamazlar. Ayrıca bu kişilerin tek başına görünme cesareti olduğunu da sanmıyorum.  İnsan medeniyeti eşi benzeri görülmemiş liderler yetiştirmiştir. Ama emsalsiz liderlik büyük bir insan özelliğidir, kitleler tarafından oluşturulamaz. 

Kissinger devam ediyor: Halk kolayca sokağa dökülebilir ama orada ne yapacağını bilemez. Birşeyler elde etse bile o kazançla ne yapacağından da emin olamaz. Sonuçta marjinal kişilere dönüşürler çünkü stratejileri kısa sürede etkisiz hale gelir. Halk yılda 20 kere sokağa dökülmez, bunun da bir sınırı vardır ve bir sonraki süreçte ne yapman gerektiðğini bilmesi gerekir. Bir sonraki adımı bilmeden sokaklara dökülen insanların hareketi sonuçsuz kalır.

Mısır’da 2011 yılında sokaklara çıkan insanları farklı bir bakış açısıyla etkilemeye çalışan Mısırlı blogcu Mahmoud Salem de Kissinger gibi düşünüyordu. Mahmoud Salem Mısırlılara kısaca şu mesajı veriyordu:

Devrim yapacaksanız kapasitenizi gösterin. Birşeyler başlatın. Bir partiye üye olun. Bir kurum oluşturun. Gerçek bir problemi çözmeye koyulun. Sokaklarda sürüler halinde buluşmaktan, koşmaktan ve oturmaktan farklı birşeyler yapın. Bu iş sokakta çözülmez; gerçek sokak hareketi tek vücut olarak harekete geçmektir; sokakta gelişigüzel buluşmak değildir. Yapılacak şey karşı geldiğiniz sistemin yanlışlarını düzeltmeye koyulmaktır; bozulmaya, çürümeye, çalma, çırpma, yalan ve rüşvete karşı gelmektir. Ama sokaklarda sürüler halinde koşmakla amaca ulaşamazsınız. Arabaya bindiğinde emniyet kemerini bağlayarak, trafik kurallarına uyarak, Polis Akademisinde okuyarak, Parlementoda görev alarak ve yöneticileri yaptıklarından dolayı sorumlu tutarak işin üstesinden gelebilirsiniz.

Evet, 2 yıl aradan sonra Mısır yine sokaklarda. Yeni Dijital Çağ kitabında hergün yeni protestoların ve devrim peşinde koşan kalabalıkların yeni şeyler talep etmek için sokaklara yayılacağı söyleniyor. Daha direkt söylemek gerekirse: “Hergün devrim amacıyla daha çok sokak hareketi göreceğiz ama beklentiye her seferinde daha az cevap verilecektir” denmektedir. (Okuyucuya not: Kitapta yazılan her şeyin, yapılan her tahminin doğru olduğunu beklemek yanlış olsa da, kanımca, referans olarak kullanmak anlamlıdır.)

Sokak hareketleri teknolojinin önderliğinde oluşuyor ama gerçek bir lider yok. Sokaktakilerin dile getirdiği birçok problem var ama sanki ortak bir problem bulmak da zor! Öyleyse son 40 yılın en büyük devrim liderlerini yakından tanımış Kissinger’in dediği gibi “Zamanla zayıflayıp yok olacak ayaklanmalardan mı bahsediyoruz?”

Sorular:

  • Mısır Adeviye Meydanı’nda toplanmış insanlar genel halk mıdır? Yoksa onlar da occupy hareketi gibi teknoloji etrafında birleşmiş gençler midir? Biliyorz ki sadece gençlerin katıldığı ayaklanmalar sonuçsuz kalıyor. Sadece teknoloji etrafında birleşmiş insanların başarı şansı pek sönük çünkü bunlar gerçek halk hareketi olarak görülmüyor, ya da önemsenmiyor.
  • Dışarıdan destek, kurumsal yapılanma ve kültürel bağlar gibi temel taşlar tarihi devrim mücadelelerinin olmazsa olmazıdır. Peki dijital çağda bu tür gereksinimlere ihtiyaç yok mu?
  • Gelmiş geçmiş en büyük anarşi diye bilinen Internet  ile sokak hareketlerinin amaca ulaşması mümkün mü?
  • Sokak hareketlerinde; Brezilya Türkiye’den, Mısır da ikinci baharda Brezilya’dan mı etkilendi?
  • Bu hareketlerin birbirine benzerliği ve birbirinden farklılıkları nelerdir?
  • Mısır’dan sonra sırada hangi ülke var? Başka ikinci baharlar var mı?

Tarihin içinde yaşarız ama tarih gibi hissetmeyiz. An itibariyle teknoloji hızında tarih yazılmakta ve bizler kendimizce algılamaktayız. Yıllar sonra kötü anlatılmış dedikodu gibi okunacak bir tarih yazılıyor. Brezilya için, Türkiye için, Mısır  için kimin kazanıp kimin kaybedecegini önceden kestirmek zor, öyle değil mi?