Panama Şapkasının Sırrı

Bir süre önce Panama’daydım. Orta Amerika ile Güney Amerika’yı birbirine bağlayan bu ülke, kuzeyde Karahipler (Karayipler), güneyinde Pasifik Okyanusu, doğuda Kolombiya ve batıda Kosta Rika ile çevrilidir.

Panama, bütün yıl boyunca ortalama 27 santigrad derece sıcaklığa sahip; tropik siklon, tufan, bora, tornado ve kasırgaların hiç uğramadığı; depremin hiç bilinmedigi tropik bir toprak parçasıdır. Ocak’tan Nisan’a kadar kuru iklim hakimdir. Diğer ayların yağışlı iklimi sayesinde ülke baştan sona yağmur ormanlarıyla doludur. Envai çeşit bitki örtüsü ve tropik hayvanlarıyla Panama, yabanıl geziler yapmayı sevenlere çok cazip bir varış noktasıdır.

Pasifik Okyanusu yakasında konuşlanmış başkent Panama City’nin en büyük özelliği camdan gökdelenleri, mega-alışveriş merkezleri ve 100e yakın dünya bankasına yaptığı ev sahipliğidir. Bankalar caddesinde dünyanın en büyük bankalarının genel müdürlüklerini sağlı sollu görmek, uzak doğu şehirlerlerine ait bir atmosfer hissettirir.

1903’te Fransızlar tarafından yapımına başlanan Panama kanalı, 1907’ye dek duralamış ve daha sonra Amerikalılarca devir alınmış. 1914’te tamamlanan Panama Kanalı dünyanın en büyük, en zor ve en pahalı projelerinden biri olarak bilinir.

Panama eko-turizme önem veren bir ülkedir. Hükümet eko-turizmi desteklerken, halk da sahip olduğu hassas eko-sistemin bilincindedir. Panama nüfusunun büyük çoğunluğu yoksuldur. Ekolojik turizm halkın sosyo-ekonomik yönden gelişmesine kaynak yaratan bir araç olduğundan, Panamalılar ziyaretçi görmekten memnun.

Eko-turizm ile turist çekmeye çalışırken halkını da bilinçlendiren Panama yönetimi, bir geri-dönüşüm müzesi inşaa etmektedir. Bina, geri-dönüşüm sayesinde [tekrar] hayat bulmuş malzemelerle yapılıyor. Bittiğinde, çevre korumasına ve çevreciliğe ait parçalarla doldurulacak.

Panama, her yerden gelerek burayı ev edinmiş dünya vatandaşlarıyla dolu. Ülkede yoksulluk kendini gösterse de, kültür, deniz ve güneş turizmi için değişik demografilerden ziyaretçilere uygun ve güvenli.

Panama, dunya harikalarından biri olan Panama Kanalıyla, yağmur ormanlarıyla, hava sıcaklığının yıl boyunca aşağı yukarı hep aynı oluşuyla, üretip ihraç ettiği muz ve mis gibi kahvesiyle, Pasifik ve Karahiplere kıyılarıyla, kocaman bir çiçek bahçesi görünümüyle oldukça çekici.

Başkenti Panama City, hem moderni hem gelenekseli, hem yeniyi hem eskiyi, hem doğuyu hem batıyı, hem zengini hem fakiri barındırmak suretiyle Asya’lı bir kent görünümünde. Bütün bunlar ve daha çoğu görülmeye değer.

Yukarıda yazdıklarımı kitaplarda, seyahat dergilerinde, ya da İnternet’te rahatlıkla bulabilirsiniz. Bulmakta güçlük çekeceğinizi düşündüğüm, kültüre saygı içeren bir gerçeği kısaca anlatarak bitireceğim: Bütün dünya Panama’yı “Panama Şapkalarıyla” tanır. Hani şu, Cameron Diaz, Justin Timberlake gibi ünlülerin başında görmeye alıştığımız; beyaz hasırdan, siyah kalın şeritli fötr şapkalar vardır. O şapkalar, Panama şapkası olarak bilinir.

Yolculuğum sırasında öğrendiğime göre, Panama şapkası diye bildiğimiz şapkanın aslında Ekvador’a ait oluşuydu!

Yani bütün dünya uzun zaman yanlış yönlendirilmişti! İlk kez Ekvadorlular üretmiş, daha sonra Panamalılar öğrenmiş. 1920’li yıllarda ünlü ganster Al Capone Panama’ya gittiğinde bir şapka satın almış. Şapkayı Panama Şapkası diye adlandırması, menşeinin yanlış tanıtılmasına neden olmuş.

Ekvadorlular şapkaların Panama şapkası olarak bilinmeye devam edilmesini, ama Panama’ya gelen turistlere gerçek hikayenin anlatılmasını istemişler. Panamalılar bu gerçeği her gelene dürüstçe anlatıyorlar!

Panama şapkasının sırrı neymiş?