Hayat Orkestrası

Hayat bir orkestra ise, bizler onun bir enstrümanı gibiyiz. Sırayla üzerimize düşen görevleri yerine getiririz.. Bazıları telli çalgılarda iyidir, bazıları üflemeli, zilli veya vurmalı enstrümanlarda. Bazılarının sesi iyidir, kimileri piyanoda uçan parmaklarla mest eder dinleyenleri..

Herkes iyi çalışmışsa, orkestradan iyi sesler çıkar. İyi çalışmadığı için beceremeyen sanatçılar da olabilir.. O zaman ahenk bozulur. Öyleyse bu demektir ki ortak payda için çalışan herkesin üzerine düşeni yapması gerekir.

Bir bütün için uğraşıyorsak, üzerimize düşeni yapmalıyız. Tam manasıyla yapmalıyız, tüm enerjimizle ve bütünlüklü olarak.. Bu halde çalıştığımızda ortaya çıkan eser bir hediye gibidir. Herkesin becerdiği şeyler vardır, beceremediği şeyler olduğu gibi.. Önemli olan becerebildiğimiz şeyleri bulmak onları daha da iyi yapabilmek için uğraşmaktır. Bilemediklerimizi alçak gönüllülükle, tevazu ve şükranla öğrenmek ve daha iyiye gitmek ve sonra topluma geri verebilmek. Sonuçta bizi şekillendiren şey, içinde yaşadığımız toplumdur. Topluma borcumuz vardır ve ona geri ödemek zorundayız. Ve bu noktada yeniden “amacını belirle” başlıklı yazımı okumanızı öneriyorum. İnanın bana, bu iki yazı art arda okunduğunda, düşünce gıdası olarak hayal gücünüzü arttıracaktır. .

Yapacağımız işi en iyi şekilde yapmak için tüm benliğimizle çalışmalıyız. Bunun için evvela yaptığımız işi sevmeliyiz. Ve bunun için de neyi sevdiğimizi bilmeliyiz. Yani neleri becerebildiğimizi, neleri daha iyi yapabildiğimizi bilmeliyiz. Kendimizi tanımalıyız ki, kendi hünerlerimizle birleşen enerjimiz sayesinde ortaya mükemmel eserler çıkarabilelim. Eser dendiğinde ille de bir şarkı bestelemekten, bir kitap yazmaktan ya da bir mimari eserinden bahsetmiyoruz. Günlük işlerde ortaya çıkardığımız bütünsel eserler birer şaheserdir aslında! Neden olmasın? Peki ya siz! Hayat orkestrasına hangi çalgı aletiyle katılıyorsunuz? hayat orkestrasi