Terapist Ne Sordu?

Son zamanlarda bir soruya cevap vermek için düşünüp duruyorum..

Terapist ile konuşurken günlük yaşantımdan bir kesiti anlatmamı istedi. Şunları söyledim: Günde 8 saat ofisteyim, işe gitmeden önce köpeği yürütüyorum, bazen akşamları da ben yürütüyorum. Akşam iş çıkışı markete uğrayıp alışveriş yaptığım oluyor sonra eve gelerek yemek hazırlıyorum.   Eh yemekten sonra bulaşıkları hallediyorum sonra kocamla sohbet, kitap okumak, ve televizon seyretmek ve sonra yatmak var dedim. Bana “Sen neden kaçıyorsun da böyle çok çalışıyorsun?” diye sordu. Epey şaşırdım. Ben kimlerden fazla çalışıyorum acaba diye düşündüm. Herkes birşeyler yapıyor, boş durmuyor! Bence bunlar herkesin yaptığı ve falza büyütülecek işler değil. Yaşıyorsak bir devinim içindeyiz ve kimi zaman çok kimi zaman az çalışacağız, öyle değil mi?

Hala bu soruyu soruyorum kendime “Cidden çok mu çalışıyorum?”.

Kafam bu soruyla meşgul. En çok çalışan ben miyim? Benden başka kimse bu kadar çalışmıyor mu? Bu çok çalışmak mı? Bence bütün bu yaptıklarımda abartılacak birşey yok.  Yaşıyorsak çalışacağız!

Peki şimdi soru şu: Acaba terapist sıradan bir soru mu sordu.. Klişeleşmiş, herkesin sorabileceği türden pek derinliği olmayan bir soruyu, sırf zaman geçirmiş olmak, ‘sormuş olmak için’ mi sordu?

Hepimiz bir yığın duygularla haşır neşiriz. Bazen hissettiğimiz duygular rahatsız edici, bazen umut verici, bazen mutlandırıcı, bazen üzücü. Çeşit çeşit, renk renk duygularımız var. Bazen lokum gibi, limonata gibi enfes anları sırf çok yoğun olduğumuz için göremeyebiliriz.. Bazı insanlar vardır ki üzülmemek için başka yöne bakar. Bazıları duygularından habersiz yaşar. Bazıları yanlış yerde yanlış duygu algılar. Herkes bir çeşit, öyle değil mi?

Peki çok çalıştığımı söyleyen terapiste göre ben mutlu olmaktan ya da üzülmekten mi kaçıyorum. Nasır tutmuş olmayı mı seçiyorum? Çok çalışmak suretiyle, eğer çok çalışmaksa benimkisi, duygusuz, donuk, uyuşmuş mu yaşıyorum?

Cevap: Asla!

Ben duygularını coşkuyla yaşayan bir insanım. Ağlarım, gülerim, ağlayana sarılırım, gülenle ben de coşkulu anlar yaşarım. Kızdığım zaman tepinir, bağırırım. Canım sıkıldığında suratım asılır ve belli ederim. Endişelendiğimde yüzümü ekşitirim. Korktuğumda dualar ederim. Duygularımla bağlantıdayım daima!!

Eminim ki ben duygularımdan kaçmıyorum, ve hatta mümkün olduğunca yaşıyorum onları!!

Yine, yeniden.. Ben duygularımdan kaçmıyorum. Ben sadece günlük işlerimi, herkes gibi, bitirmeye uğraşıyorum. Yemek yapmak iş değil ki! Yemek yapmak mutluluğun bir diğer adı, yani terapi. Köpeği yürütmek iş değil ki! Köpeğimle zaman harcamak mutluluğun bir diğer adı, yani terapi. Alışveriş yapmak zevkli olabiliyor. Ofiste bir işim olması da harika. Bunlar basit günlük işler, bunları da yapmazsam işte asıl o zaman yaşamdan kaçmış olurum.

Ben sadece çalışmıyorum aynı zamanda hobilerim de var. Örneğin kompost yaparak mis gibi guzel toprak oluşturuyorum. Şehrin göbeğinde yaşamama rağmen bahçem var. Ve kompost kullanarak ilkbaharda ve sonbaharda ekip biçiyorum. Organik sebzeleri aileme sunuyorum. Bolca magazin, kitap okuyorum. Örgü örüyorum. Açık havada yürüyorum. Blogumu besleyebildiğim kadar besliyorum. Yolculuklara çıkıyorum. Tefekkür için, lakırdı etmek icin tanıdık ve arkadaşlarla buluşuyorum. En önemlisi de vaktimi aileme adamaktan zevk alıyorum. Terapistin bu soruyu böylesine kısa sürede beni anlamadan, dinlemedn sormasına şaşırdım..

Şimdilik o terapiste gitmeyi durdurdum. Bu süreçte kendimi tartıyorum. Bir de, sadece iki kez gittiğim, o terapistin neden bahsettiğini anlamaya çalışıyorum. İşte ben bu konuda çok çalışıyorum!